Nodüller sık karşılaşılan tiroid bezi hastalıklarının başında geliyor. Bir kişinin yaşamı boyunca tiroid hastası olma riskinin %5 ila 10 civarında seyrettiğini söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan ise tiroid nodüllerinin değerlendirilmesinde önemli noktaları ve teşhis yöntemlerini açıkladı.
Nodüller, dünya genelinde sık karşılaşın tiroid bezinin hastalığı olarak gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Pek çok kişi kansere dönüşebilen bu hastalık hakkında araştırma yaparken, Medicana International Ankara Hastanesi’nde görev yapan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, tiroid nodüllerinin değerlendirilmesindeki önemli noktaları ve teşhis yöntemlerini Marie Claire okurları için anlattı.
Bir kişide yaşamı boyunca tiroid nodülü gelişme riski % 5 ila 10
Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan’dan edinilen bilgilere göre, bir kişide yaşamı boyunca tiroid nodülü gelişme riski %5 ila 10 civarında seyrediyor. Buna rağmen, rastgele seçilen kişiler üzerinde yüksek çözünürlüklü ultrasonla yapılan incelemeler, katılımcıların %19 ila 68’inde tiroid nodüllerinin bulunduğu görülüyor. Üstelik bu durumun kadınları daha çok etkilediği kaydedilirken, son yıllarda bazı tiroid nodüllerinin kansere dönüşme sıklığı da hızla artıyor.
Tiroid kanseri, nodüllerin % 7 ila 15’inde görülebilir
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan’ın aktardıkları, tiroid kanserinin nodüllerin %7 ila 15’inde görüldüğüne işaret ediyor. Hastanın öyküsündeki ve fizik muayenesindeki belirtiler, tiroid nodülündeki kanserin saptanmasında kritik bir rol oynuyor. Peki kanser tanısını düşündüren semptomlar arasında neler bulunuyor?
- Yutkunma güçlüğü veya ses değişiklikleri
- Daha önce boyun bölgesine ışın tedavisi uygulanması
- Katı, sert veya hareketsiz nodül
- Boyunda anormal lenf bezlerinin varlığı
Bu etkenler, kanser tanısının konmasında sadece karar vermeye yardımcı olan kılavuzlarken, kanserin kesin olarak teşhis edilmesi için yeterli sayılmıyor. Kesin tiroid kanseri tanısı içinse laboratuvar testi ve görüntüleme çalışmaları olmak üzere iki ana yöntem kullanılıyor.
Nodüllerin çeşidine göre farklı görüntüleme yöntemleri uygulanıyor
Soliter tiroid nodülünün ilk değerlendirmesinde genellikle nükleer görüntüleme çalışmalarına gerek duyulmadığını belirten Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, söz konusu yönteme dair ayrıntıları açıkladı. Buna göre nükleer görüntüleme yöntemi, göreceli radyoaktif izotop alımına dayanarak bir nodülü sıcak, ılık veya soğuk olarak tanımlamak için kullanılabiliyor. Ultrasonografi ise nodül boyutunu ve sayısını belirlemede hassas bir yöntem olarak öne çıkıyor. Doppler ultrason ve spektral analiz de kanser riskini değerlendirmeye yardımcı olabiliyor. Bilgisayarlı tomografi (BT) taraması ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) teknikleri de substernal tiroid kitlelerini değerlendirmede kullanılabiliyor.
Görüntüleme yöntemleri, ele gelmeyen nodüllerin keşfedilmesini sağlıyor
Medicana International Ankara Hastanesi’nde görev yapan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Özerhan, görüntüleme teknolojisinin ilerlemesinin ele gelmeyen tiroid nodüllerinin tesadüfen keşfedilme potansiyelini artırdığının da altını çiziyor. Eğer hastanın öyküsü ve fizik bulguları kanser riskini düşük gösteriyorsa, düzenli yüksek çözünürlüklü ultrasonografi ile periyodik takip öneriliyor. Özellikle spesifik kılavuzlar belirlenmemiş olsa dahi, nodüler boyutta bir artış tespit edilirse nodül ele gelmese bile ultrason eşliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) uygulanabiliyor. Yüksek duyarlılık ve özgüllüğe sahip İİAB, tiroid nodüllerinin tanısal değerlendirmesinde temel bir adım olarak kabul ediliyor.
İİAB, otonom olarak çalışan tiroid nodülleri olan hastalarda, baskılanmış tiroid uyarıcı hormon seviyeleri nedeniyle kullanılmıyor. Bu durumda, hastanın durumu değerlendirilirken iyot-131 tedavisi ve cerrahi müdahale konusunda bir endokrinologla görüşülmesi tavsiye ediliyor.