Diyet listeleri, reklam kampanyalar›, Sex and The CIty gibi diziler bir dönem kilolu kadInlarIn hissettikleri suçluluk duygusunu körüklemişti. Yeni güzellik anlayIŞInda; kilonun hiçbir önemi yok. Hedef fit ve sağlıklı görünebilmek… Modern çağınn idealize ettiği ‘kusursuz kadın’ imajını sorguluyoruz… TUĞÇE KAYAR
İlkçağlardan günümüze kim bilir kaç kez yapıldı güzelliğin tanımı… Platon’dan Umberto Eco’ya sayısız filozof, güzellik kavramını felsefenin ışığında sorguladı. Aristo; ‘Güzel olan, salt kendisi için arzu edilebilir olandır’ düşüncesini savunurken, Pisagor ‘altın oran’ ile güzelliği matematikle ilişkilendirdi. Leonardo da Vinci, altın orana göre yarattığı Mona Lisa tablosuyla belki de insanlığa ideal kadını işaret etti. Sonuçta kadınlar onlara toplum tarafından yüklenen ‘güzel olma’ misyonundan hiçbir zaman kurtulamadı. Öyleyse kusursuz bir bedene sahip olamayanlar çirkin midir? Peki, açlıkla boğuşan Ortaçağ’da kilolu kadınları daha çekici bulanlar, 21. yüzyılda yaşasaydı bugünün sıfır bedenleri hakkında ne düşünürlerdi? Güzellik kavramı elbette bu sorulara kesin bir cevap veremeyecek kadar öznel. Ancak modern çağda medyanın toplum üzerinde inşa ettiği ‘beden imajı’ tüm algılarımızla oynuyor ve karakterimizi şekillendiriyor…
YUVARLAK HATLARIN DOĞUŞU
Botticelli’ye ait Venüs’ün Doğuşu tablosunu, Manet’nin Olympia’sını, Velazquez’in Aynadaki Venüs’ünü anımsayın… Modellerinin yuvarlak hatlarını kusursuzca tuvale aktaran ressamlar yaşadıkları dönemde dolgun kadın bedenini göklere çıkarmıştı. Öte yandan şeytanı simgeleyen figürler tarih boyunca zayıf beden ölçüleriyle tasvir edildi. Bilinçaltımıza gizlice sızan inançlar ve görsel simgeler algı oyunlarıyla şimdi yeni bir savaş başlatıyor! Yapılan araştırmalar da kilonun, algılarımız üzerindeki rolünü gözler önüne seriyor. Öyle ki Amerika’da 18–40 yaş arası 1800 kadına uygulanan bir ankette katılımcılardan kilolu ve zayıf kadınları tarif etmeleri istenmiş. Sonuçlara göre zayıf kadınlar kilolulara oranla iki kat daha kötü niyetli, sinsi ve içten pazarlıklı, dört kat daha bencil, sekiz kat da daha kibirli olarak nitelendirilmiş. Kilolu bir kadın da, başka bir kilolu kadın için ‘şapşal’ tanımını kullanmış. Ankete göre zayıf kadınlar da diğer zayıf kadınları zalim olarak görüyor. Kısacası beden ölçüleri kadınların birbirini yargılaması için yeterli veriyi sağlıyor! Uzman Diyetisyen Simge Çitak bunun yalnızca zayıfın şişmanla girdiği bir savaş olmadığını söylüyor ve ekliyor; “Tüm kadınlar arasında gerçekleşen bir savaş var aslında. Zayıf kadınlar ince vücut hatlarına sahip olan hemcinslerini güvenilmez buluyor. Şişman kadınların da şişman hemcinslerine karşı olumsuz algısı var. Sorun kiloyla ilgili geliştirdiğimiz inançlar. Kilo vermek isterken aynı zamanda zayıf kadınların zalim ve kibirli olduğuna inanıyorsak, neden o meşakkatli sürece kaptırıyoruz kendimizi?”
Görsel medyada kusursuz vücuduyla boy gösteren yıldızların aksine kıvrımlı vücut hatlarından gayet memnun olanlar da var. Öyle ki Scarlett Johansson bir röportajında; “Kadınlar medyanın pompaladığı ve aslında hiç de gerçekçi olmayan sağlıksız vücut ölçülerine kavuşmak için çırpınıp durmamalı. Seksi görünmek için incecik olmaya ihtiyacımız yok!” derken, modern çağın ‘skinny’ kadınlarının karşısına korkusuzca çıkmıştı. Lady Gaga ise uzun süre medya ve moda endüstrisi tarafından yüceltilen bu imaja “Sıfır beden olmadığı için kendisini çirkin hisseden kızlara sesleniyorum. Asıl çirkin olan toplum yapısı, siz değilsiniz!” sözleriyle savaş açmıştı. Lady Gaga bu sözlerini yuvarlak vücut hatlarını sergileyen sıra dışı kostümleriyle desteklemeye devam ediyor. İnce bir bedene sahip olmak, kusursuz güzelliğin tamamlayıcısı olarak addedilse de kilolu yıldızlar birçok kadının sesi olmaya devam ediyor. Şişmanlığı bir sorun haline getirmek yerine benliği ve kişiliği güçlü kılmayı savunan Adele, idealize edilene karşı çıkarak şunları söylüyor; “İnsanlar istiyor diye kilo vermeye niyetim yok. Amacım iyi müzik yapmak, Playboy kapağını süsleyecek kadar güzel bir vücuda sahip olmak değil.” Kreatif çözümler ajansı Carlin Group’un Pazarlama Direktörü Sylvia Maignan ise yeni nesil güzellik anlayışının değişime uğramaya başladığını söylüyor ve şöyle devam ediyor; “Oyuncular, müzisyenler, yönetmenler, modeller… Bize ilham veren kadınlar sıfır beden hâkimiyetine ‘hayır’ diyor.” Bunun en güçlü örneğini ise hem kadınların hem de erkeklerin ilgiyle izlediği bu bilgilerin ışığında sağlıklı bir bedene sahipsek ve ayna karşısında kendinizi güzel buluyorsak, hafif kilolu olmanın aslında hiçbir sakıncası olmadığını söyleyebiliriz… Üstelik bugüne kadar medyanın şekillendirdiği kadın imajı hegemonyasından çıkmaya başladığımız bir sürece giriyoruz. Artık gerçekle yüzleşerek güzelliği salt beden imajına indirgemiyoruz. Ayrıca moda blog’ları, Instagram, Facebook gibi sosyal ağlar bize dünyanın dört bir yanındaki kadınların farklı yüz ve vücut tiplerini görebilme fırsatı sunuyor. Kuşkusuz bu sayede tek tip güzellik kavramından git gide uzaklaşıyoruz…
Güzellik, beden algısı ve ideal kadın imajı hakkında araştırma yaparken Jean Paul Sartre’ın Gizli Oturum adlı oyunundaki şu bölümü anımsadık hep; “Başkaları hep senin adına kararlar alıyor, sen de hep bir başkasının hayatını yaşıyorsun ama unutuyorsun; başkaları cehennemdir…” Varoluşumuzu empoze edilenle değil; benliğimizle şekillendirecek güce sahip olduğumuzu sık sık hatırlatmalıyız kendimize. Kadınlar arasındaki bu amansız savaşı dindirecek, görünmez duvarları yıkacak bir dünyanın aslında çok uzakta olmadığını da… •
[imagebrowser id=1313]