Paris, moda severleri yeniden 9 günlük bir moda haftası takvimi ile karşılıyor. Yüzyılı aşkın süredir moda için önemli bir yere sahip olan Paris, son yıllarda ise dünyanın farklı yerlerinden markaların bir parçası olmak isteyeceği en ilgi çeken moda haftası olarak moda üzerindeki gücünü arttırıyor. Artık sadece bildiğimiz, sevdiğimiz markaların çıkış noktası olarak kalmıyor aynı zamanda tüm sektörü her anlamda bir araya getiren bu uzun süreli moda haftalarına ev sahipliği yapıyor. Markaların bir arada aynı dönemde kendini gösteriyor olması, markaların kendini farklılaştırmasını zorunlu hale getiriyor ve sektöre unutulmaz bir deneyim yaşatıyor.
Kapak: Melv
Gelenek ve inovasyonun buluşması: Paris’in zamanı aşan etkisi
Bana göre bu deneyimi en iyi yaşatan markalar; sektöre yeni girmiş, büyümekte olan markalar oluyor. ve bu oldukça heyecan verici bir hale geliyor. Bu, sektörün yaratıcılığını sürdürülebilir tutan en önemli ve değerli detay diyebiliriz. Yeni tasarımcılar ve onların dinç vizyonları. Paris Moda Haftası bu yeni vizyonlara yer veren en önemli moda haftalarından. Bu şekilde, sektördeki yeniliği teşvik ediyor ve Paris’in global moda trendlerine olan etkisini daha da güçlendiriyor. Paris’teki atmosferi, geçmişin zarifliği ile geleceğin yenilikçi inovatif vizyonu arasında bir denge kurarak, sektördeki dinamizmi ve ilhamı artırıyor. Bu da Paris Moda Haftası’nı, sadece bir ticari etkinlik olmanın ötesine geçirip kültürel ve sanatsal bir deneyim haline getiriyor. LVMH Prize’in semi finalistlerinin koleksiyonları modayı kendilerine özgü, alışık olmadığımız bir şekilde var ediyor. Bu yönüyle, LVMH Prize, genç tasarımcıların yeteneklerini sergileyerek moda dünyasının sürekli olarak yenilenmesine ve dinamik kalmasına büyük bir katkı sağlıyor.
Modanın sınırlarını zorlayan deneyimler: Paris moda haftası’nın farklı bakış açıları
Paris Moda Haftası’ndaki etkinliklerin çeşitliliği ve özgünlüğü, moda sektörünün sadece kıyafetlerden ibaret olmadığını gösteriyor. Bu, markaların yaratıcılıklarını ve kültürel bağlantılarını ortaya koydukları önemli fırsatlar sağlıyor. Böylece moda haftası sadece bir defile izleme deneyiminden çok daha fazlası haline geliyor, moda tutkunlarını markaların dünyasına daha derinlemesine bir yolculuğa çıkarıyor.
Moda haftası, davetlilerini hiç beklenmedik lokasyonlara götürüyor ve davetliler aynı zamanda markaların arkasındaki hikayeleri de keşfedebiliyor. Bu da çok değerli bir anıya dönüşüyor. Eski opera binaları, terk edilmiş yapılar ve diğer tarihi mekanlar moda haftasına katılanları Paris’in zengin, kültürel dokusunu keşfetmeye teşvik ediyor. Bu da moda haftasını sadece bir ticari etkinlik değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir tecrübe haline getiriyor. Her sezon bambaşka bir yer karşılıyor bizi. Bu tür etkinlikler, moda dünyasına derinlemesine bir bakış sunarken aynı zamanda markaların kültürel ve tarihsel bağlantılarını da vurguluyor.
Germanier, bizi eski bir tiyatro binası içinde bir orkestra ile karşılarken göz alıcı bir ortam oluşturuyor. Markanın vizyonunu yaptıkları prodüksiyon ile hissetmek, marka ile daha güçlü bir bağ kurmamızı sağlıyor. Bu tür deneyimler, moda sektörünün sadece giyimle sınırlı olmadığının ve sanatın, müziğin ve diğer yaratıcı alanların da moda ile etkileşime girdiğinin bir göstergesi ve markanın etki gücünü yükseklere çıkaran bir detay. Casablanca bunun güzel örneklerinden biri, kullanılan setin renkleri ve mimarisi ile bizi tam anlamıyla markanın iç dünyasına götürüyor. Bu sezon set deneyimlerinin ötesinde bilim ve modayı birleştiren Coperni ise NASA ile birlikte çalışarak yeni çıkardığı havadan oluşan çantasıyla markanın ismi ve vizyonun hakkını fazlasıyla veriyor.
Ben neler tercih ediyorum?
Moda haftası süresince keşfettiğim Natan markası, kendi minimalist ve zarif tarzıyla beni büyüledi ve bu yoğun etkinliklerle dolu haftada markadan tercih ettiğim görünümler kendimi tam anlamıyla rahat hissettirdi. Özellikle, Natan’ın bu sezon Belçika Konsolosluğu’nda gerçekleştirdiği etkileyici koleksiyon sunumu, markanın 40 yıllık geçmişinden ilham alarak ülkenin zengin kültürünü ve tarihsel mirasını en güzel şekilde yansıttı. Böylece, hem moda hem de tarih açısından kendimi daha bağlı hissettim.
Öte yandan, opera binasındaki özel davet için seçtiğim vintage Moschino elbise, sadece benim için özel olarak tasarlanmış gibi hissettirdi. Bu tarz özel parçaları bulmama yardımcı olan Rentony gibi platformlar, hem sürdülebilir modaya kiralama yaparak katkı sağlarken hem de kendilerine özel vintage seçki ile sizi moda dünyasının hayal bile edemeyeceğiniz bir dönemine götürebiliyor. Bu tarz platformlar, kişisel tarzımı ve benzersiz görünüşümü ortaya çıkarırken aynı zamanda sürdürülebilir moda için önemli bir role sahip olmalarıyla da benim için özel bir yer tutuyor.
*Tüm fotoğraflar Deniz Devran’ın izniyle kullanılmıştır.