Genel

Modanın Nadireler Kabinesi

Ünlü bir koleksiyoner ve müzayede evi kurucusu Simon De Pury, “Sanat koleksiyonerliği tedavisi olmayan bir hastalıktır” demiş. Peki, ya moda koleksiyonerliği?

‘Wunderkammer’, İngilizce çevirisiyle ‘cabinet of curiosity’ yani nadire kabineleri… İlk
defa 1500’lü yılların ikinci yarısında kullanılan bu kelime, Rönesans itibarıyla aristokrat ve burjuva sınıfın onların merak duygularını körükleyen, kendilerine ilginç gelen buluntu nesnelerini özenle muhafaza ettikleri ve sergiledikleri dolapları için kullanılıyordu. Türlü tuhaf nesnenin ve yeni rotalarda yapılan keşiflerin doldurduğu bu kabinelerin günümüzdeki müzelerin öncüsü olduğunu tahmin etmek pek de zor değil. Eğer bir nadireler kabinem olsaydı içine neleri koymak isteyebileceğimi düşünüyorum.

Pul, eski paralar, deniz kabukları ya da kartpostallar? Küçükken tutkuyla biriktirdiğiniz tüm o ıvır zıvırları hayal edin. Benim Edi ile Büdü hikâye kitapları serimden koleksiyonculuk üzerine olan bir tanesi vardı ve kitabın etkisiyle gazoz kapakları, düğme ve dergi biriktirmeye başlamıştım. (Sonuncusu hâlâ devam ediyor ve yakın çevremde bir istifçi olarak tanınmama neden oluyor.) Bunları düşünürken gözlerim gardırobuma takılıyor; kafamda moda tarihine geçen pek çok ikonik look dönmeye başlıyor. Son dönemlerde oldukça popüler olan ‘archive fashion’ kavramı da burada devreye giriyor. Archive Fashion, İngilizce’deki arşiv ve moda kelimelerinden geliyor. Türkçe’ye ise moda arşivciliği olarak çevirmek mümkün. Söz konusu giyim zevkleri, moda tarihi ve biriktirmek olduğunda ise aklınıza ilk olarak vintage kıyafetlerin gelmesi kaçınılmaz.

Vintage, modadan endüstriyel tasarım ürünlerine kadar, belli bir dönemi (minimum yirmi beş sene öncesini) yansıtan tasarımlar için kullanılıyor. Bugün, ilgili içeriklerin TikTok’ta 606,6 milyon görüntülenme elde ettiği #archivefashion ise bir koleksiyoner titizliğiyle elde ettiğiniz moda parçalarını niteliyor. Bu, bir tasarımcının geçmişte kendisiyle özdeşleşen ya da belli bir dönemdeki tasarım stiline ait sıra dışı bir parça da olabilir, bir celebrity’nin ikonik bir kareye imza attığı görünümden bir look da… Tom Ford’un 1995-1999 yılları arasında Gucci için hazırladığı ve bugün hâlâ referans verilen koleksiyonlarına ait bir parçaya sahip olduğunuzu düşünün. Feminen, hedonist ve son derece güçlü bir tavrın giyilebilir formu olan bu tasarımlardan herhangi biri, modanın nadireler kabinesinde pekâlâ yerini alabilir. John Galliano’nun 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren Christian Dior Couture için tasarladığı küçük bir aksesuarın ise bu nadireler kabinesi için büyük bir anlam ifade ettiğini söylememe gerek yok sanırım.

Prada’nın 90’ların ikinci yarısındaki tasarımları (özellikle çantaları) ve ani ölümüyle herkesi şok eden İngiliz tasarımcı Alexander McQueen’in eşsiz tasarımları da sıkı modaseverlerin hayali bir nadireler kabinesinde başrole oynuyor. Bir de moda arşivciliği için anahtar olarak nitelenen çağdaş tasarımcı markaları var. Helmut Lang, Martin Margiela, Raf Simons, Hedi Slimane gibi 90’ların sonlarına erkek giyim koleksiyonlarıyla damga vuranların yanı sıra Comme des Garçons, Yohji Yamamoto ve Issey Miyake gibi Paris’te sergilenen birinci dalga Japon tasarımcı markalarını sayabiliriz. Hızlı moda markalarının, yüksek modaevlerinin sezon koleksiyonlarındaki trend belirleyici tasarımları ustalıkla ve pek tabii görülmemiş bir hızla kopyalayıp piyasaya sürmesinden beri pek çok görünüm herkes tarafından giyilebiliyor. Bu yüzden bunca çeşitliliğe rağmen sokağa çıktığınızda sizde de sürekli aynı kişileri görüyormuşsunuz hissi oluşuyor muhtemelen. Bazen
bu kadar çok marka ve tasarımcı varken insanların nasıl oluyor da aynı göründüğüne şaşırıyorum.

Bu nedenle moda arşivciliği kıyafetleri, modadaki özgünlüğün son kalesi olarak görülüyor. Bunu ben söylemiyorum; dünyanın dört bir yanından yedi yüzden fazla butik ve markanın ürünlerini satan çevrimiçi lüks moda perakende platformu Farfetch’in blog yazısında yazar Stephen Yu diyor. Farfetch, ikinci el lüks ürünler için web sitesinde bir sekme açan ilk çevrim içi moda perakendesi platformlarından biri. Pre-owned tasarımcı parçalarının yeniden satışa sunulduğu kısımda, yeni parçalar yerine ikinci el alışveriş yapmanın karbonda ortalama 12,1 kg tasarruf sağladığını belirtiyor ve kullanıcılarını moda endüstrisindeki karbon ayak izlerini hesaplamak için kendilerinin geliştirdiği bir tool’a yönlendiriyor. Eğer bir moda arşivciliği koleksiyoneri olmak istiyorsanız bu gibi platformlarda uzun ve titiz araştırma mesaileri yapmanız gerektiğini söylememe gerek yok sanırım.

Kendi moda arşivime, nadireler kabineme neler koymak isterdim diye düşünüyorum. Carolyn Bessette Kennedy’nin taktığı 1995 tasarımı Prada çanta geliyor öncelikle gözlerimin önüne. Markanın bu sene yeniden ürettiği ikonik çantanın formu, Kate Moss’un 1998 yılında giydiği gümüş bir renge sahip şeffaf Calvin Klein elbisesiyle nadireler kabinemde 90’lar minimalizminin hüküm süreceğini hissettirse de aldanmayın. Bir diğer istek parçam müthiş bir ters köşe yaratıyor… Sarah Jessica Parker’ın 1991 yılında For The Boys filminin prömiyerinde giydiği Rıfat Özbek imzalı ceket. Peki, sizin nadireler kabinenizde hangi parçalar yer alırdı? Titizlikle araştırıp, tutkuyla peşine düşmeye karar verdiğiniz görünümler, hangi tasarımcıların elinden çıkmış olurdu?