Sürdürülebilirliğin ve geri dönüşümün artık tercihten çok zorunluluk olduğu bir çağa giriş yaptık. Bu konu, göz ardı edilemez bir hal alarak hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Özellikle moda endüstrisinin tüketimdeki payı düşündüğümüzden bile yüksek. Tüketiciler ve üreticiler olarak sorumluluklarımızı anlamamız ve eyleme geçmemiz gerekiyor. Ancak, sürdürülebilirlik trendlerinden bahsettiğimiz bu günlerde, dünya devi markaların da bu konuların üzerine eğilmesine rağmen neden hala aynı durumdayız, neden bir şeyler değişmiyor? Bu sorunun birden fazla yanıtı olabilir. Gelin biraz bu sorunun üzerinde durup nedenlerine bakalım…
Endüstri “geri dönüştürülmüş malzemelerden” kıyafet üretmeye odaklanıyor ancak bunlar çoğunlukla ikinci kez geri dönüştürülemeyen geri dönüştürülmüş plastiklerden yapılıyor. Değişen Piyasalar kampanya grubundan Urska Trunk’a döre asıl sorun, geri dönüştürülmüş tekstil ürünlerinin %93’ünün eski kıyafetlerden değil plastik şişelerden, bir başka deyişle fosil yakıtlardan gelmesi. Trunk, plastik bir şişenin beş veya altı kez geri dönüştürülebileceğini ancak geri dönüştürülmüş polyesterden yapılmış bir tişörtün bir daha asla geri dönüştürülemeyeceğini söylüyor.
İçindekiler
“Geri dönüştürülemez”
Başlangıç olarak, ikiden fazla elyaftan yapılan giysiler artık geri dönüştürülemez olarak değerlendiriliyor. Geri dönüştürülebilecek kıyafetlerin renklerine göre sınıflandırılması ve ardından fermuarların, düğmelerin, çivilerin ve diğer malzemelerin çıkarılması gerekiyor. Greenpeace’den Lisa Panhuber, pilot projelerin Avrupa’da ortaya çıkmaya başlamasına rağmen uzmanlara göre bunun genellikle maliyetli ve yoğun emek içerdiğini söylüyor.
Ancak Trunk’a göre teknoloji henüz başlangıç aşamasında…
Bu noktada pamuğu yeniden kullanmak bariz bir cevap gibi görünebilir. Ancak uzmanlar, pamuğun geri dönüştürülmesi durumunda kalitenin fazlasıyla düştüğünü ve çoğu zaman başka malzemelerle dokunmak zorunda kaldığını söylüyor, bu da bizi başladığımız noktaya döndürüyor.
Sıfır Atık Avrupa (ZWE) ağından Lauriane Veillard’a göre, polyesterin geri dönüştürülmesi ise bir başka çıkmaz sokak. Kendisi, bunun genellikle saf olmadığını, elastan veya Lycra gibi diğer malzemelerle karıştırıldığını, bunun da geri dönüşümü önlediğinin altını çiziyor. Bu senaryoya bir de polyesterin üretiminden geri dönüşümüne kadar suyu, havayı ve toprağı kirletmesi eklenince yapılan işin bir çözüme ulaşmadığı da aşikar.
Ayırma için işçilik maliyetlerinin düşük olduğu ülkelere kıyafet ihraç etmek, karbon ayak izi açısından da dehşet verici
Peki tüketiciler görev bilinciyle bunları geri dönüşüm kutularına götürdükten sonra tüm bu geri dönüştürülemeyen polyester ve karışık kumaş yığınları nereye gidiyor?
Avrupa Çevre Ajansı’nın (AÇA) 2019 rakamlarına göre, Avrupa’da toplanan tekstil atıklarının neredeyse yarısı Afrika ikinci el pazarlarında veya daha sıklıkla “açık depolama alanlarına” atılıyor. Bloğun tekstil atıklarının yüzde 41’inin Asya’ya, çoğunlukla da “ayrıştıkları ve işlendikleri özel ekonomik bölgelere” gittiği belirtiliyor. Kullanılmış tekstil ürünlerinin ise çoğunlukla endüstriyel bezlere ve dolgulara dönüştürüldüğünü veya diğer Asya ülkelerine geri dönüştürülmek üzere ya da Afrika’da yeniden kullanılmak üzere yeniden ihraç edildiği de söylenenlerin arasında.
Kasım ayında kabul edilen yeni bir AB kuralı, atık ihracatının çöpe atılmak yerine geri dönüştürülmesini sağlamayı amaçlıyor. Ancak AÇA, “Avrupa’da kullanılmış tekstil ürünlerinin ve tekstil atıklarının miktarı ve akıbeti hakkında kanıtlanabilir veri eksikliği” olduğunu kabul etti. Gerçekten de STK’lar AFP’ye, Avrupa’nın Asya’ya gönderdiği atık kıyafetlerin çoğunun, Temiz Giysiler Kampanyası’ndan Paul Roeland’ın “Pakistan ve Hindistan’ın düşük çalışma standartlarının bile bulunduğu ‘kanunsuz’ eksklavlar sağlamakla ünlü olduğunu” söylediği İhracat İşleme Bölgeleri’ne gittiğini söyledi. Geri dönüşümde kullanılan optik ayırma makinelerini üreten Pellenc ST’den Marc Minassian, “Ayırma için işçilik maliyetlerinin düşük olduğu ülkelere kıyafet ihraç etmek, karbon ayak izi açısından da dehşet verici” dedi.
Geri dönüşüm ‘miti’
Greenpeace’in tüketici uzmanı Panhuber, bu gerçeğin geri dönüşümün giyim için bir “efsane” olduğu konusunda ısrarcı. Ancak markalar yeni bitkisel liflere yöneliyor; örneğin Alman markası Hugo Boss, bazı spor ayakkabılarında ananas yapraklarından yapılmış Pinatex kullanıyor. Ancak bazı uzmanlar başka bir tuzağa düşebileceğimiz konusunda uyarıyor. SloWeAre etiketinden Thomas Ebele, bu dokunmamış elyafların çoğu durumda termoplastik polyester veya PLA ile bir arada tutulma şeklini sorguluyor. Bu liflerden bazılarının endüstriyel olarak parçalanması gerektiğini söyleyerek, “Biyolojik olarak parçalanabilir olmak gübrelenebilir anlamına gelmiyor” diye uyardı. Ancak tüm bunların ötesinde, Carbone 4’ten Celeste Grillet’e göre en büyük sorun, üretilen giysi miktarı.