MODA

MiiN’in Tasarımcısı Kadir Kılıç ile Sektöre Dair

MiiN’in tasarımcısı Kadir Kılıç ile gerçekleştirdiğimiz röportaj sizlerle!

MiiN İlkbahar/Yaz 2020 koleksiyonunda bu defa renklere daha sık rastlıyoruz, yeni sezonda müşterileri neler bekliyor?

Yarattığım MiiN kadınının cennetini betimleyen yeni yaz koleksiyonumuz, 9 farklı tasarım grubundan oluşuyor. Her bir tasarım gurubunda farklı renk kombinasyonları, dokular, desenler ve formlar mevcut. Pozitif ve insanı yücelten tavra sahip tasarımlar, potansiyel MiiN kadınlarını bizim dünyamızı keşfetmeye davet ediyor. Amacım, her yeni koleksiyonda MiiN dünyasının ne kadar zengin olduğunu anlatmak ve kadınları özgürleştirmek… Bu koleksiyonda tabular, kompleksler, öğretiler ve sınırlar yok. Koleksiyonlarımın tüm hikayeleri benim hayatımdan bir kesit. Afrika seyahatimden sonra cenneti tasvir etmek istememle başladı her şey. Bir tasarım grubunda beyazlar içinde dans ediyorsunuz. Başka bir tasarım grubunda ise okaliptüs yapraklarının %100 ipek üzerine basıldığını görüp, doğanın içindeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Başka bir tasarım grubunda ise degrade denimlerin üzerine gelen fırça darbeleri ile sokak stilinin en öznel halini görmeniz mümkün… Hangisi sensin?

 
Bu süreç moda sektörünün dijitalleşmesini hızlandıracak mı? Markalar hayatta kalmak için ne yapacak?

Moda, her koşulda en iyi dönüşebilecek yapıya sahip. Neden? Kıvrak pazarlama yöntemlerini en iyi kullanan sektör; her koşulda dönüşür ve gelişir. Mesele bu süreçte güncel olmak. Talep ne ise ona yönelmek ve şekilcilikten uzaklaşmak. Kendi bildiğini okuyan, trendler ekseninde dönen ve tek bir stili dayatan markalar değişen dünyayı ve sosyolojik dinamikleri kaçırdıkları için hayatta kalamayacaklar. Samimi olan, gerçek bir hikayesi olan, en önemlisi güncel taleplere karşılık verip üretebilen markalar büyüyecek. Bu süreçte asıl ders alması gereken markalar, moda basınını yöneten, dijitale hala gerekli önemi vermeyen dergiler. Sadece basılı yayınlar üzerinde durmaya devam ettikçe tarihe karışabilirler. Online tarafa yönelmeyen mecraların gerçeklikle ve kitleleriyle neredeyse ilişkileri kalmadı.

 
Mağazalar zinciriniz ile Türkiye’de en ulaşılabilir tasarımcı markalarından birisiniz ve bu süreçte online alışveriş sitenizi de aktif hale getirdiniz. Bu durumda MiiN’in satış stratejisi değişiyor diyebilir miyiz? Neler planlıyorsunuz?

MiiN, 2015 yılının sonlarında kurulduğu günden bugüne kadar Türk perakendesinde önemli yerleri olan 7 farklı alışveriş merkezinde, içinde yalnızca MiiN koleksiyonlarına yer verilen ve her koleksiyonda 150-200 civarında ürün çeşidi bulunduran konsept mağazalar açtı.

Dünyada yaşanan bu beklenmedik sürecin ardından biz de markamızın satış stratejileriyle ilgili önemli kararlar aldık. Tasarımdan ve kaliteden asla ödün vermeden fiyat skalamızı revize ettik. Moda ile sosyoloji arasındaki güçlü bağı her zaman göz önünde bulunduran bir marka olarak, Türkiye’nin sosyolojik yapısına daha uygun fiyatlarda satış yapmaya ve hikayemizi daha geniş kitlelere duyurmaya karar verdik.

MiiN, her zaman, dayatılmış kalıpların dışındaki deneysel formları, informal tasarımları insanlarla tanıştırarak, onların dışavurumlarında kendilerine toplumda bir alan açmalarını arzuladı. Şimdi ise, bu arzuyu daha geniş kitleler üzerinde gerçekleştirmek istiyoruz ve bu mottoyla Türkiye’nin en ulaşılabilir tasarım markası olmak üzere, yeni fiyatlarımızla yeni döneme giriş yapıyoruz. Bu süreçte web sitemizi aktif hale getirmemizin amacı da buydu, hızlanan dijitalleşme sürecine uyum sağlamak ve yeni fiyatlarımızla ulaşılabilirliğimizi duyurabilmek ve alışverişi kolaylaştırmak adına miin.com.tr online satış sitemiz artık yayında.

 
Web sitenizde ilk göze çarpanlar sağlıklı yaşam kitleri, maskeler, siperlikler oluyor. Bu ürünler hayatımızda nasıl bir yer edinecek?

Avrupa’da Covid-19 vakaları görülmeye başladığında, biz maske tasarımı yapmaya başlamıştık zaten. MiiN, müşteri taleplerine göre şekillenen güncel bir marka. Suni bir talebi dayatan değil… Salgın hızla yayılırken, ülkemizdeki ve dünyadaki bütün gelişmeleri takip ettik. Yaşam kitlerindeki maskelerin doğru materyalden yapılması, iyi bir standartta ve halkın alabileceği bir fiyatta olmasına çok özen gösterdik. Bu ürünler hayatımızda ve çıkmayacak; Kabul sürecine geçilmesi gerekiyor… Sosyal mesafeyi koruyarak sosyalleşmeyi öğreneceğiz, doğru maskeyi seçmeyi ve kullanmayı öğreneceğiz ki eskisi gibi olmasa da hayat devam etsin…

 
Türk perakendesinin bu konuya bakışı nasıl olmalı? Gelecek sezonlarda moda sektörünü neler bekliyor sizce?

Tüketicinin yerli üretime destek olması gerekiyor. Satın aldığı ürün, bir tekstil ürünü ya da başka bir ürün olabilir, hiç farketmez, yerli üretimi destekleyen bir devlet yapısı ve bunu anlayan entegre olmuş bir toplum gerekir. Artık farkına varmalıyız, lokal olana verilen değer artmalıdır. Yakın gelecekte ZARA, H&M gibi dev perakendecilerin işi zor… Milyon adetler üretip, çok ucuza çöp satma devrinin popülerliği azalacaktır. Aynı şekilde değerinden katbekat fazlaya satılan ürünlere olan ilgi de azalacaktır. Moda ve başkentleri samimiyetini yitirmiş durumda. Moda kendi etiğini umarım yaratır ve insani formata kavuşur. Yakın zamanda bu dönüşümün gerçekleşeceği konusunda çok umutlu olamasam da beklentilerim bu yönde.