Meghan Markle, Düşes unvanından önce bir aktris, bir aktivist ve bir blog yazarıydı. Markle, kraliyet hayatına adım atmadan önce kişisel blog sitesi The Tig’de samimi bir şekilde yazdıklarını paylaşıyordu. Elbette bir kraliyet gelini olma yoluna girdikten sonra Nisan 2017’de blog’unu kapatmak durumunda kaldı. Yine de hafızalarda hayran kitlesi tarafından yer edinen ve saklanan bazı bilgiler mevcut.
İşte Meghan Markle’ı, hatta belki de gerçek Meghan’ı tanımanızı sağlayacak ilginç ve eğlenceli bilgiler:
The Tig nereden geliyor?
- Tig blog’u adını, Meghan Markle’ın en sevdiği kırmızı şarabın isminin kısaltmasından alıyor.
- Markle, piknik ve barbekü yapmaya bayılıyor. Gerçek bir yaz aşığı olan Markle favori partisini kendi cümleleriyle şu şekilde tanımlıyor: “Öğleden sonraları teninizi öpen güneş, elinizde bir kokteyl, en yakın arkadaşlarınızın kahkahaları, Otis Redding şarkıları ve rüzgarın ıslık çalan sesi. Mükemmellikten bahsediyorum arkadaşlar. Yaz mevsiminin getirdiği mükemmellikten. “
- Markle lisede arkadaş edinme konusunda pek de şanslı değildi. “Lisemde siyah ve beyaz kızlar, Filipinli ve Latin kızlar vardı. Melez bir kız olarak arada kaldım. Bu yüzden öğle yemeklerinde tek başıma yemek yemek zorunda kalmamak için kulüp toplantılarıyla meşgul oldum. ”
- Bu çekingenlik 20’li yaşlarında geride kaldı. Bir cast direktörü ona kendi değerini bilmesi gerektiğini söyledikten sonra Meghan, kendisiyle ilgili her şeyi kucaklamayı öğrendiğini yazdı bir blog yazısında. Seçmeler sırasında yönetmen ona: “Yeterli olduğunu bilmen gerekiyor. Daha az makyaj, daha çok Meghan” dedi ve bu Meghan Markle’ın mottosu oldu.
- Aslında Düşes’ten önce Meghan Markle’ın dört farklı lakabı vardı: Meg, MM, M&M ve Flower.
- Meghan Markle, bir Elizabeth Hurley hayranı!
- Markle, Elizabeth Gilbert’ın “Eat, Pray, Love” kitabını okuduktan sonra bir ay İtalya’da kaldı.
- 2015 yılında yalnız geçirdiği bir Sevgililer Günü’nde kendi kendisine aldığı hediyeyi blog’unda paylaştı: “Bu Sevgililer Günü’nde arkadaşlarımla olacağım. New York sokaklarında koşacağım, muhtemelen pembe bir kokteyl içeceğim ve West Village’ın karlı sokaklarında yeni ayakkabılarımla buzlu tepelerin üzerinden atlayacağım. Bu arada o ayakkabılar kendime aldığım hediyeler. Çünkü çok çalıştım ve başka birinin bana arzuladığım şeyleri satın almasını beklemeyeceğim. “