Türkiye 31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçim için sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Siyasi partilerin çoğu, aday sayılarında kadın temsili konusunda bu seçimde sınıfta kaldı. 2024 yerel seçimlerine hızla yaklaşırken kadınların siyaset arenasında karşılaştıkları engelleri, eşitlik arayışında verilen mücadeleleri ve değişim önerilerini masaya yatırdık.
1930’lu yıllardan bugüne Türkiye’de seçilmiş kadın belediye başkanı sayısı 150. Bugün ülkemizde 23 kadın belediye başkanı görev yapıyor. 2024 yerel seçimlerinde ise henüz resmi olmayan rakamlara göre sadece 98 kadın aday belediye başkanlığı için yarışacak. Rakamlar yetersiz ancak tablonun değişmesi için uğraş veren dernek ve sivil toplum kuruluşlarının çabası büyük.
Eşitsizlik ülkemizde hayatın her alanında olduğu gibi siyasi hayatta da varlığını koruyor. İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalı kadınlardan 14 yıl önce, 1934’te seçme seçilme hakkı elde eden Türk kadını 2024 Türkiye’sinde siyasette güçlü bir varlık gösteremiyor. Meclisin yüzde 20’si, bakanların sadece yüzde 7’si kadın. Bu oran Hindistan ve Çin’le aynı.
Türkiye’de kadınların siyasete katılımı, son yıllarda bir düzeyde artış göstermiş olmasına rağmen, hala birçok engelle karşı karşıya. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) kadın milletvekillerinin oranı, dünya ortalamasının altında, yerel yönetimlerde ve siyasi partilerin iç yapılarında ise kadın temsili daha da düşük seviyelerde.
UN Women ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından yayımlanan “Siyasette Kadın 2023″ haritası, dünya genelinde kadınların politikada daha fazla yer almasına rağmen toplumsal cinsiyet eşitliğinin hala sağlanamadığını gösteriyor. Türkiye’de kadın milletvekili oranı, 2018 seçimleri itibarıyla yüzde 17 seviyesindeydi ve bu durum, Türkiye’yi Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde 156 ülke içerisinde 133. sıraya yerleştiriyor. Siyasi partilerin karar alma organlarında kadın oranı yüzde 30-40 seviyelerine ulaşamıyor ve yerel siyasette kadın temsili düşük. Türkiye’de kadınların siyasi kariyer yapma yolundaki en önemli engeller arasında yapısal, kurumsal ve kültürel faktörler bulunuyor. Bu engeller, aile kurumunun kadınların siyasi kariyeri üzerindeki etkisi, ev içi emek yükünün kadınların omuzlarında olması, medeni durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kaynakların dağılımında yarattığı adaletsizlikler ve siyasi partilerdeki karar mekanizmalarının çoğunlukla erkekler tarafından kontrol edilmesi gibi faktörler şeklinde özetlenebilir. Kadınların siyasi arenada daha fazla yer alabilmesi için hem mevzuat düzeyinde hem de toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinin güçlendirilmesi açısından çeşitli reformlar ve teşvikler zaman zaman gündeme geliyor. Kadınların siyasete katılımını artırmaya yönelik olarak, siyasi partilerin kota uygulamaları, eğitim programları, kadın adayları teşvik edici finansal destek mekanizmaları ve kadınların liderlik becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalar gibi çeşitli stratejiler uygulanıyor. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı artırmak ve kadınların siyasette daha etkin bir rol almasını sağlamak amacıyla sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli kampanyalar yürütülüyor.
Engel çok, teşvik yok
Türkiye’de siyasette “Ben de varım” diyen kadınların karşılaştığı engelleri şöyle sıralamak mümkün: Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların siyasi alanda etkin rol almasını engelleyen temel faktörlerden biri. Geleneksel olarak kadınlara atfedilen ev içi roller ve toplumsal beklentiler kadınların siyaset gibi kamusal alanlara katılımını sınırlıyor, kadın ve erkek rollerini belirli kalıplar içinde sabitliyor. Kadınlar için siyaset, bu kalıpların dışına çıkmayı gerektirir. Bu, aynı zamanda “Sen evde otur, ben ülkeyi yöneteyim” diyen zihniyete karşı durmayı ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Siyasi Partilerdeki Cinsiyet Ayrımcılığı: Siyasi partilerin iç yapıları ve aday belirleme süreçlerinde çalışan parti içi komisyonların eşitlikçi bir zemine oturmaması da kadınların siyasi temsiline engel oluşturuyor. Kadın adayların ön seçimlerde ve listelerde yeterli temsiliyetini sağlamak için fermuar sistemi uygulaması, siyasi parti tüzüklerinin ve seçim mevzuatının yeniden düzenlenmesi gibi mekanizmaların etkin bir şekilde işletilmesi gerekiyor. Ancak bu uygulamaların olmaması, yetersizliği veya etkin olmayışı ve yaptırımların bulunmaması kadınların siyasette görünürlüğünü etkiliyor ve azaltıyor. Ekonomik Engeller: Siyasetin finansmanı önemli bir bariyer oluşturuyor. Siyasi kampanyalar ve seçim süreçleri güçlü mali kaynaklar gerektiriyor. Kadınlar, genellikle ekonomik kaynaklara erişimde erkeklerle eşit olmayan koşullara sahip, bu da onların siyasi rekabette dezavantajlı olmalarına yol açıyor. Medya ve Toplumsal Algı: Medyanın kadın siyasetçilere yönelik önyargılı ve cinsiyetçi yaklaşımları, kadınların siyasi arenada karşılaştığı engellerden biri. Kadın siyasetçilerin kişisel hayatlarına ve görünüşlerine odaklanan medya yaklaşımları, kadınların profesyonel kapasiteleri ve politik mesajları üzerinden değerlendirilmelerini zorlaştırıyor. Sosyal ve Kültürel Engeller: Kadınların siyasete katılımını engelleyen bir diğer önemli faktör, cinsiyetçi önyargılar ve kültürel normlar. Sosyal baskı ve toplumsal cinsiyet stereotipleri, kadınların siyasete atılmasını, bir nevi “norm dışı” olarak görebiliyor. “Kadınların yeri evdir, siyaset meydanı değil” gibi düşünceler kadınların önüne bir engel olarak çıkıyor. Bu önyargılar, kadınların liderlik yeteneklerine ilişkin şüpheleri besliyor ve kadınların siyasi pozisyonlarda etkin bir şekilde yer almasını engelliyor.
“Demokrasinin güçlenmesi için kadınların siyasette daha fazla temsili şart” Nuray Karaoğlu KA-DER Kadın Adayları Destekleme Derneği Genel Başkanı.
Adaylar konusunda YSK’nın 3 Mart’ta kesinleşmiş aday listelerini açıklamasından sonra net verilere ulaşabileceğiz ancak ilk etapta baktığımızda siyasi partilerin kadınları adaylaştırmada, yine her zamanki gibi söylemlerinin arkasında durmadığını ve tüzüklerindeki cinsiyet kotalarının dahi oldukça altında kaldıklarını görüyoruz. Bu tablo, bize 2019 yerel seçimlerinden çok farklı bir sonuçla karşılaşmayacağımızı gösteriyor.
Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER), Türkiye’de kadınların siyasette ve tüm karar alma mekanizmalarında daha fazla temsil edilmesini hedefleyen 1997 yılından bu yana çalışmalarını sürdüren bir sivil toplum kuruluşu. Derneğimiz siyasete atılmak isteyen kadın adaylara yönelik eğitim programları düzenleyerek, onlara seçim kampanyası yönetimi, kamuoyu ile iletişim, liderlik becerileri ve politika geliştirme konularında destek sağlıyor. Potansiyel kadın adaylara siyasi kariyerlerinin başlangıcında destekleyici programlar gerçekleştiriyor. Aday olma sürecinden seçim stratejileri, seçim mevzuatı, liderlik, etkili kampanya düzenlemek gibi birçok konu başlığı ile birlikte siyaset alanından gelen kadınların deneyim paylaşımlarıyla katılımcılar destekleniyor.
Bu yerel seçimler bağlamında neler yaptığımızı ise kısaca şöyle özetleyebilirim: Yaklaşık bir yıldır UN Women Türkiye İş Birliği ve İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın (SIDA) desteklediği “Siyaset ve Karar Alma Süreçlerinde Eşit Katılım için Kadınların Güçlenmesi Projesi” kapsamında çalışmalar yürütüyoruz. Yerel siyasetin çeşitli kademelerinde aktif siyaset yapmak isteyen kadınlara yapmış olduğumuz açık çağrıya başvuranlar arasından gerekli kriterleri karşılayan üç yüzden fazla kadınla eylül ayından itibaren, Doğubayazıt, Manisa, Mersin, Tunceli, Gaziantep, Ankara, İzmir ve İstanbul’da Türkiye’nin diğer illerinden de katılımın sağlandığı bir program gerçekleştirdik. Bu programları hibrit bir şekilde uyguladık. Alanlarında tanınmış akademisyenler ile yüz yüze yaptığımız eğitimler ve deneyim paylaşımlarının dışında ayrıca E-Learning sistemi üzerinden 14 ayrı konu başlığında online eğitimlerimizi gerçekleştirdik. Bu programların sonucunda adaylaşan kadınlarla medyada görünürlüklerini güçlendirmek amacı ile gerçek bir TV stüdyo ortamında birlikte olduk. İletişim Teknikleri, Sunum Becerileri, Canlı Yayın Provaları gibi birçok konu başlığında çalışmalar yapıldı. Engellerin üstesinden gelmek için, cinsiyet eşitliği bilincinin artırılması, siyasi partilerde kadınların temsiline yönelik uygulamaların güçlendirilmesi, medyanın daha duyarlı ve adil bir yaklaşım benimsemesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitiminin yaygınlaştırılması gibi çeşitli stratejilerin uygulanması gerekiyor. Kadınların siyasette daha fazla temsil edilmesi, demokrasinin güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması açısından kritik önem taşıyor.
“Seçilmiş olanlar aday kadınlara destek olmalı” Nilden Bayazıt – Ben Seçerim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Yaklaşan seçimde siyasi partiler kendi tüzüklerine koydukları cinsiyet kotalarını bile yakalayabilmiş değiller. Elimizdeki verilere göre, AKP’nin kadın oranı yüzde 4 civarındayken, MHP’nin yüzde 2,1, Yeniden Refah’ın yüzde 3,4 oranında seyrediyor. CHP’nin 1127 belediye başkan adayının sadece 100’ü kadın, başkan adaylarında kadın temsil oranı yüzde 8,8. İYİ Parti adaylarında kadın temsil oranı ise sadece yüzde 11,11. TİP’in açıkladığı adaylardaki kadın oranı yüzde 34,4. Dem ise zaten fermuar sistemi uyguluyor. Siyasi partilerin çoğu aday sayılarında kadın temsili konusunda bu seçim de sınıfta kaldı. Türkiye’de kadının siyasete katılımının önünde aslında bir engel yok, aksine bu yerel seçimlerde ciddi sayıda kadın aday adaylığına başvuru yaptı. Türkiye’de Siyasi Partiler Kanunu’nun etkili olduğu bir ‘seçim yöntemi’ problemi var. Aday adaylığı başvurusu sonrası pek çok kadın siyasetin zorlu çarkına girmeye çekiniyor. Donanım, eğitim ve yeterlilik durumunun seçilmek için yeterli olduğunu düşünüyor. Ancak sistem genel merkez yetkililerine ve genel başkanlara kendini iyi tanıtabilenlerin lehine çalışıyor. Kendi bölgesinde tanınsa bile genel merkez tarafından bilinmiyorsa, görünmüyorsa -ki bu konuda kadınlar daha çekimser davranıyor- adaylaşma sürecinin içine giremiyor kişiler. Öte yandan, hemen hemen her siyasi parti ‘kadının seçilme’ durumunu içselleştiremiyor. Seçim dışında kalan zamanlarda ‘kadınların toplumda eşit statüde olduğu’ sürekli söyleniyor, hatta hep bir seçim vaadinin içine konuyor, ancak seçim sahnesine girildiğinde aniden ‘yakın olan’, çok iyi dayanışan erkekler galip geliyor. Bu konudaki diğer büyük sorun ‘seçilmiş’, iyi bir yerde duran kadınların adaylaşma sürecindeki kadınlarla dayanışma göstermemeleri. Bakıyorsunuz tüm ilçelerine erkek belediye başkan adayı seçilmiş bir ilin kadın milletvekili gururla şehrinin belediye başkan adaylarını paylaşıyor sosyal medyada. Üzülmeli oysa ki… İşte o kadın masaya elini vurup kadın adayları ortaya çıkarmadıkça bu sorunun üstesinden gelmek zor. Ben Seçerim, siyasi partiler içindeki bu ‘görünmezliği’ görünür kılabilmek için kuruldu. Yaklaşık 2.5 senedir faaliyet gösteriyor; araya bir genel, bir yerel seçim girdi. Biz, Türkiye’nin her ilinden ‘doğru’ kadın adayları bulup, aday adayı sürecinde onlarla iletişime geçip, adaylaşmaları için görünür olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Kendimiz her partiden desteklediğimiz adayları açıklıyor ve bu kadın adaylarla ilgili hem parti içinde hem sosyal medyada lobi çalışmaları yapıyoruz. Genel seçimlerde dokuz adayımız listelere girdi, iki adayımız şu an TBMM’de milletvekili, yerel seçimlerde yedi ilden yedi aday çıkartmıştık, dört kadın adaylaştı, üçü seçilecek konumda. Adaylık sürecinde de sosyal medya ve iletişim konusunda destek veriyoruz. Bunlar tabii ki çok düşük rakamlar; ancak dışarıdan bir sivil toplum kurumu olarak baskı unsuru oluşturmak, üstelik pek çok ilde oldukça zor. Saha çalışmalarımız çok yoğun, şimdiye dek yaklaşık 26 ilde pek çok kadın siyasetçi ile bir araya geldik. Köprüler oluşturduk. Bu sistem büyüdükçe, kalıcı olacak kadınlar daha görünür olacaktır.
“Tüm kadınlar bu ortak mücadeleye omuz vermeli” Alev Genç Öztürk – KESK Büro Emekçileri Sendikası Kadın Sekreter ve Yönetim Kurulu Üyesi
Toplumdaki hiyerarşi, eşitsizlikler, ekonomik ve sosyolojik dengesizlikler cinsler arasındaki eşitsizlikleri büyüterek varlığını sürdürüyor. Günümüzde Medeni Kanun’da “düzenleme” yapma girişimleri, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, kadınları özel alana hapsetme amaçlı istihdam politikaları, laiklik ilkesinden sapma eğilimleri, kadınların kazanılmış haklarını hiçe sayan politik hamleler. “Erkekler devlet kurar, kadınlar aile” anlayışıyla sürdürülen tüm bu politikalar, kadının siyasette varlık göstermesinin en temel engeli. Eğitimden istihdama, görünmez ev içi emekten ekonomik politikalara kadar her alanda eşitsizliklerle mücadele eden kadınların siyaset yapmaları da zorlaşıyor.
Kadın örgütleri Türkiye’de büyük bir mücadele veriyor. Kadın cinayetlerine, gericileşmeye, kadınları ötekileştiren her türlü politikaya karşı duruş sergiliyor. Tüm kadınlar bu ortak mücadeleye omuz vermeli. Siyasette, sanatta, iş yerlerinde, sendikalarda daha çok temsil hakkı elde etmek için, eşit temsil hakkı için kadın hakları mücadelesini büyütmek gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’ne, Medeni Kanun’a sahip çıkmamız gerekiyor. Görevimizin sadece aile kurmak olmadığını yüksek sesle haykırmak gerekiyor. Özetle, engelleri aşmanın temel yolu daha fazla mücadeleden geçiyor. Kadın hakları alanında mücadele eden her türlü kuruluş kadının eşit temsili için de mücadele veriyor. Hak mücadelesi bütünlüğü bir kavram oldukça sonuç alabiliyoruz. Seçim dönemlerinde kadın adayları öne çıkaran medya çalışmaları, siyasi partilerle eşit temsil için görüşmeler, kadın siyasilerle ortak çalışmalar ve kadınlara yönelik siyaset okulları bazı derneklerin çalışmalarına örnek verilebilir. Yapacak çok iş var ve sorunlar ancak beraberce çalışılarak aşılabilir.
“Katılım az ama aslında ilgi çok” KADEM
Katılım Türkiye, kadının siyasete katılımı konusunda birçok ülkenin gerisinde gibi görünse de aslında kadınların siyasete ilgisi çok büyük. Teşkilatlarda, sahada aktif çalışan pek çok kadın var. Fakat hem önyargılar hem cam tavan sendromu hem de iş-yaşam dengesizliği gibi sorunlardan dolayı bu kadınların çok azı siyasette temsil makamlarına gelebiliyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye geneli açısından ve partiler bazında bakıldığında istenen seviyede olmasa dahi eskiye göre kadının siyasete katılımında bir artıştan söz etmek mümkün. KADEM, kadının politik güçlenmesini ve temsilinin artırılmasını amaçlayan, farkındalık oluşturacak faaliyetler düzenlemekte ve siyasi karar alıcılara önerilerde bulunmaktadır. Bu manada toplumun sosyo-politik karakterine uygun kota uygulamaları, kadınların siyasi temsilini artırmak adına etkili bir adım olabilir. Ancak, kadın temsilini artırma hedefinin sadece siyasetle sınırlı kalmaması; ekonomi, teknoloji, medya, akademi ve diğer alanlarda da kadınların çok daha fazla yer alması gerekmektedir. KADEM aynı zamanda kongre, zirve ve çalıştay gibi akademik etkinliklerle de kadınların karşılaştığı sorunlara sosyolojik, psikolojik ve kültürel açılardan çözümler arayarak ulusal ve uluslararası kamuoyunu bu konuda bilinçlendirmeyi hedefliyor. Ayrıca, politika önerileriyle dengeli temsili teşvik etmeye çalışarak toplumun bu konuda duyarlılık geliştirmesine katkıda bulunuyor. KADEM, kadın ile erkek arasında hak ve sorumluluk dengesinin adaletli bir şekilde kurulması gerektiğine inanan bir kuruluş. Bu bakış açısıyla, kadınların sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal hayatta aktif bir şekilde yer almalarını sağlamak amacıyla çeşitli çalışmalar yürütüyor. Ayrıca toplumda adaletli bir denge oluşturulması için çaba harcayarak, kadınların güçlenmesini ve toplumsal katılımlarının artmasını hedefliyor. Bu bağlamda kurulduğumuz günden bu yana siyasette kadın temsili üzerine pek çok akademik çalışma ve farkındalık sağlayıcı kampanya yürüttük. Örnek vermek gerekirse; en son 2023 yılındaki 14 Mayıs Genel Seçimleri öncesi TBMM’de kadın temsilinin önemini bir kez daha hatırlatmak amacıyla “Siyasi Partilere ve Kamuoyuna Çağrı! Karar Alma Mekanizmalarında ve TBMM’de Daha Çok Kadın Görmek İstiyoruz” başlıklı bir sosyal medya kampanyası gerçekleştirdik. TBMM’nin kadınların karar alma mekanizmalarında etkin olarak yer alması gereken en önemli kurum olduğunun farkındayız. Bu sebeple, Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların, eşit ve adil temsil hakkına sahip olması gerektiğine inanıyor ve kadınların TBMM’de aynı oranda temsil edilmesini, demokratik toplumun gerekliliği olarak görüyoruz. Yine 2019 yılında siyasete girmek isteyen kadınlarla siyasette yer alan kadınları bir araya getirerek deneyimlerini paylaşabilecekleri bir eğitim modülü ortaya çıkardık. Afrika’da faaliyet gösteren Hear Women Vakfı ve KADEM iş birliğiyle hazırlanan Siyaset Akademisi Programı’nı İstanbul’da gerçekleştirdik. Ayrıca 2019 yılında Türkiye’de yaşayan kadınların siyasete ilişkin tutum ve davranışlarını tespit etmeyi amaçladığımız Kadın ve Siyaset konulu bir araştırmamız yayımlandı. Tüm bu faaliyetlerimizin yanında vakfımızın adında da geçen demokrasiye kadınların katılımını artırmak için her fırsatta ve her platformda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.