Nisan kapağımızın yıldızları Kaan Urgancıoğlu ve Pınar Deniz, başrollerinde oynadıkları ve 24 Nisan Cuma günü Netflix’te yayınlanmaya başlayandizi Aşk 101 hakkında merak ettiklerinizi anlatıyor.
Yeni bir projeyle izleyicilerle buluşmak üzeresiniz. Aşk 101’den bize biraz bahseder misiniz?
KAAN URGANCIOĞLU: Aşk 101, Meriç Acemi’nin kaleme aldığı, Ahmet Katıksız ve Deniz Yorulmazer’in dörder bölüm yönettiği bir iş. Görüntü yönetmeninden sanat yönetmenine, oyuncu grubundan tüm teknik ekibe işinde çok iyi olan; işini severek, keyif alarak yapan bir ekip tarafından hazırlandı. Enerjik, umutlu ve eğlenceli sekiz bölümden oluşan bir Ay Yapım prodüksiyonu…
90’larda geçen hikâye okuldan atılmak üzere olan beş gencin, okulda kalabilmek adına akıllarına gelen hin bir fikirden yola çıkıyor. İlk aşkı, hayal kırıklıklarını, dostluğu ve arkadaşlığı keşfettikleri; hayatın içinden ve çok gerçek bir hikâye… Beş gencin kendilerini bulma serüvenine tanık olacağız.
PINAR DENİZ: 90’lar ve günümüzde geçen bir dizi. Hepimizin özlediği duyguları hissettirecek, aşk ile
imtihanı anlatan, çok umut dolu bir hikâye. O duyguyla karşılaştıklarında verdikleri tepkileri, dönüşümlerini izleyeceğiz. Oyuncu kadrosu o kadar doğru ki, herkes elinden geleni yapmaya çalıştı. Hepimizin enerjisinin ekrana yansıyacağını düşünüyorum. Diziyi izlediğinizde burnunuzun direği sızlayacak. “Ne güzeldi o dönem!” dedirtecek bir iş olduğunu düşünüyorum.
Aşk 101, 90’larda geçen bir dizi. O dönem genç olanlar her anlamda bugünden çok daha farklı bir zaman dilimi yaşadı. Siz o dönemlerle ilgili ne söylemek istersiniz?
K.U.: O zamana dair düşündüğümde en özlediğim hislerin hep yollardayken olduğunu fark ettim. Okuldan çıktım, eve gidiyorum; evden çıktım, arkadaşlarımla buluşmaya gidiyorum… Buluşuyoruz yine yollardayız, yürüyoruz. O zamanlar buluşmak için yola çıkmak ve varmak gerekirdi. Şimdilerde sanki daha varmadan kavuştuğumuz bir teknoloji çağındayız. Aşk 101 de büyük çoğunlukla o dönemin sokaklarında geçiyor. Bu bakımdan o duyguyu yaşatacağını düşünüyorum.
P.D.: Ah benim çocukluğum! Tam o ‘sokakta büyüyen son çocuklardık’ klişesiyim. Hafızamda hava kararana kadar oynadığım oyunlar var. Misket, ip atlama, uzun eşek, yakar top aklınıza gelebilecek her oyunu oynamışımdır sokakta. Hava kararınca saklambaç oynamaya başlardık. Annem söylenirdi, “İçeri gelin” diye. Ama annemi ikna edip oynamaya devam ederdik. Bir de şarkıları unutamam. Bizim dizide de bolca geçiyor o dönemin şarkıları. İnsana garip bir his veriyor onları duymak. Sanki çok sevdiğin biriyle
konuşuyormuşsun gibi. Öyle samimi…
Röportajın devamını nisan sayımızda okuyabilirsiniz. Nisan sayımızı Turkcell Dergilik’ten de okuyabilir hatta seçili makaleleri sesli dinleyebilirsiniz.