MÜBADELE VE AİLENİN TARİHÇESİ:
O tarihlerde Yunan askerlerinin adaları basarak Türkleri süngüden geçirmekteydiler. Sadece kaçabilenler hayatta kalabilmişlerdi. Dedem’in babası Yahya Efendi Fila’nın, Babaannemin Babası Mustafa Efendi de Molivos’un önde gelen ailelerindendir. Yunan askerlerinin Midilli’yi basması ile beraber, büyük dedemlerin yanında çalışan Yunanlılar o gece ellerinde sabanlar, oraklar ve çeşitli silahlarla dedemlerin kapısının önünde yatmış, Yunan askerlerini içeri sokmamak için direnmişler. Onların sayesinde dedemler adayı ertesi sabah safaktan önce sağ salim terkedebilmişlerdir.
Sabaha karşı canlarını zor kurtaran dedemler, yanlarına alabildikleri kadar eşyaları ile birlikte anne, baba, hala ve kız kardeşi ile birlikte küçük bir sandal ile Ayvalık’a kürek çekerek gelmişler.
Mübadelede, Midilli muacirleri 1922 yılında vatana dönen ilk muacirler olmuş. O tarihte dedem Bekir Berk 9 , babaannem Naciye Berk de henüz 3 yaşındaymış.
Dedem ve ailesi Ayvalık’ta kendilerine gösterilen, Rum’ların terkettiği şu anda otelimizin receptionun üzerinde bulunan iki katlı , (5001 – 5104 numaralı odaların olduğu blok) bina ilk evleri olmuş.
Dedemin babası Yahya Efendi, Ayvalık’a çıktıktan yaklaşık 6 ay sonra vefat eder. Dedem’in tanıdığı kimse olmadığı için babasını tek başına mezara gömmek zorunda kalır. Evin tek erkeği kalan dedem, tarlalarda, zeytinliklerde çalışarak aileyi geçindirmeye çalışır. Kısa bir zaman sonra çok sevdiği küçük kız kardeşini de hastalıktan kaybeder. Fakirlik ve yoksulluk içinde olan dedem, o tarihte pahalı olan kumaş fiyatları ve kıtlıktan dolayı kardeşini gömecek kefen parasını bulamadığından, babasının mezarını açıp, üzerindeki kefeni çıkarıp, o kefene kardeşini sarıp onu da babasının yanına gömecek kadar acı günler yaşar. Bu acı hikayesini biz torunlarına her zaman “kefen parasının” ne olduğunu bilir misiniz diye gözlerinden yaşlar süzülerek anlatır, bizlere ilk hayat dersimizi vermeye çalışırdı.
Bu çalışkan ve azimli delikanlı kısa zamanda dikkatleri çekerek insanların saygısını kazanmaya başlar. Uzun Hasan hiç çocuğu olmayan bir bakkaldır. Olayları yakından takip etme fırsatı bulmuş, aileyi tanımıştır. Bir gün dedeme bakkal dükkanında çalışması için iş teklif eder. Böylelikle, dedem ilk ticarete o bakkal dükkanında başlar. Uzun Hasan öldükten sonra bakkal dükkanı dedeme kalır, girişimci ve hayattan kavruk bu delikanlı topladığı cesaretle bakkal dükkanını devredip, Ayvalık’ın ilk süpermarketini açmak için şu andaki avcılar kulubunun karşısındaki binayı alır. Ancak şansı burada yaver gitmez ve bu market istediği gibi işlemeyince çok zarar ederek dükkanı Tarım Kredi Kooperatifine satarak aldığı payla şu andaki kahvaltı salonumuzun olduğu restaurantı kurup restaurantçılığa başlar. Bu genç adamın vizyonu, çalışkanlığı ve azmi zamanın mülki amirinin de dikkatini çekmiş olacak ki , kendisini makamına davet ederek hayatının akışını değiştirecek bir teklifte bulunur. O tarihlerde Ayvalık zeytin ve zeytin yağ fiyatının belirlendiği, tüm Türkiye’den tedarikçilerin at sırtında günlerce süren yolculukla mahsullerini getirdikleri, Avrupa’ya gemilerle yağ ihraç eden, Yunanistan, İtalya, İngiltere, Avusturya, Fransa ve Norveç Konsolosluklarını barındıran çok zengin bir sahil kasabasıdır.
OTELİN TARİHÇESİ:
Ancak burada en büyük sorun, yurdun dört bir yanından gelen bu tüccarların kalacak bir otel, pansiyon olmadığı için evlerde misafir edilme zorunluludur. Zamanın mülki idare amiri, dedeme; “Bekir, sen Avrupa görüşüne sahip çalışkan bir gençsin. Ayvalık’ın güzel işletilecek temiz bir pansiyona ihtiyacı var. Gel sen hanımını ikna et, bulaşık, temizlik, çamaşır işlerini üstlensin, beraber bu pansiyonu işletin. Ben size gerekli parayı devletin kredi desteği ile bulacağım” der. Dedem, o dönemde herkesin hizmetçilik olarak gördüğü bu zorlu mesleği babaanneme mali durumlarının çok iyi olmamasından ötürü kabul ettirmesi ile pansiyonculuk işine girişir.
İlk önce oturdukları evin arkasına bir bina yaparak bugünkü otelcilik adımlarını atarak ve bu meslekte de Ayvalık’ın en başarılı otel işletmecisi olmuştur. Bugün iki büyük binanın arasındaki koridor o yıllarda iki parsel arasındaki yol olarak kullanılmaktadır. Bir Ankaralı bir müteahhit olan Tarık Bey Ayvalık’a gelir ve buranın manzarasına ve Ayvalık’a aşık olur. Dedemlerde müşteri olarak kalan bu beyefendi, restaurant’ın arkasındaki parseli Sorbon menzunu oğlununun ilk apartman projesini yapması için satın alarak kısa sürede inşaata başlar. Ancak daireler o zamana göre çok şık ve güzel olmasına rağmen, Ayvalık o tarihlerde betonarme binayı pek bilmediği ve güvenmediği için, uzun süre bir tane bile daire satamaz. Bunun üzerine kendisi hayal kırıklığına uğrayarak anahtarları dedemin önüne koyar ve “komşuluk hakkıdır Bekir Bey, sen ne takdir edersen onu bana verirsin” diyerek dedemin o binayı da almasına ve oteliyle birleştirmesine sebep olur. Çamlık Berk Otel o tarihlerde dedemin alın teri ve emeği karşılığı bu günkü labirent, ama bir o kadar da gizemli şeklini alır. Otel uzun yıllar boyunca Berk ailesi tarafından işletilir, ancak bir dönem kiraya verilir. Artık eskimiş ve yıpranmış olan otel, daha sonra yepyeni bir kimlik ve doğuşla, 2020 yılında Uğur ve Timur Berk tarafından devralınır ve Çamlık Mevkii, 87 Kapı Numarasıyla, yepyeni bir ruh ve anlayışla Çamlık 87 Otel olarak hizmet vermeye başlar.
UĞUR BERK KİMDİR?
1974 Ayvalık Doğumlu, Bilkent İktisat Mezunu olan Uğur Berk ilk iş hayatına 1996 yılında Antalya Sultan Saray Otelinde rezervasyon departmanında staj yaparak başlamış, 1998 yılında askere gittiğinde şirketten Duty Manager olarak ayrılmıştır. Daha sonra sırasıyla, Ulukartal Menkul Değerler Şirketi Pazarlama Müdürü, Petrol Ofisi A.Ş. de İş Geliştirme Direktörü, Al Shaya Grup’ta 13 Markadan sorumlu Yeni İş Geliştirme Direktörü, ALPET Madeni Yağlar Genel Müdürü ve en son İstanbul İstinyePark Genel Müdürü olarak görev almıştır. 2020 Yılından beri hem Ayvalık, hem de Türkiye Turizminin kalkınması ve gelişiminde faydalı olmak için gönüllü turizm elçisi olarak çalışmaktadır.
GÖNÜLLÜ TURİZM ELÇİSİ
Uğur Berk, Ayvalık’ın süre gelmiş olan yazlık ilçe algısını kırıp, elindeki hazineleri ortaya çıkarıp sekiz ay sezonu olan bir dönüşüme girmesi için çalışmaktadır. Ayvalık’ta dünyanın çok az yerinde bulunan bu özellikler topluluğu gruplandığında, fotoğrafçılık, gastronomi, spor, tarih, kültür ve sağlık turizmi için bölge biçilmiş kaftandır. Şeytan sofrası, Cennet tepesi gibi dünyanın en güzel panoramasına sahip, onlarca ot ve deniz mahsulünün rum kültürüyle harmanlandığı mezeleri, iki tane on’ar kilometrelik doğal koşu parkuru, altmış bir tane dalış noktası, dünya üzerinde nadide bulunan kızıl mercan, kızıl deniz yıldızı ve deniz tavşanı, Cunda, Ayvalık ve Yeni Çarohari (Küçükköy) sokakları ve taş binaları, Kaz Dağlarının yaratıp, Edremit Körfezine bağışladığı dünyanın en yüksek oksijen seviyeli havası bu gölgeyi içi dışı kum olan yirmi iki kilometrelik kumsalını tamamlayan bu paha biçilmez unsurlar, kırk kilometre uzaklıktaki Edremit Havalimanı, bölgeyi eşsiz bir turizm merkezi haline getirme potansiyeline sahiptir.
Uğur Berk bu unsurların farkındalığını artırmak ve bölgeyi tanıtmak için ulusal ve uluslararası otoritelerle görüşerek projeler hazırlamaktadır.