Röportaj

Houra Siena Nezhad ile Keyifli Bir Sohbet

Houra Siena Nezhad ( Houra Kazemi Nezhad ) 1987 yılında Tahran’da doğdu. Politecnico di Milano mimarlık bölümünden mezun oldu ve mezun olduktan hemen sonra uluslararası bir medya pazarlama sistemi kurmaya çalışarak İş geliştirme ve marka geliştirme yolunu değiştirdi. 2015 yılında Milano’da İş ve Marka geliştirme şirketini kurarak, Türkiye’den Avrupa ve Orta Doğu arasında bir köprü kurmak için İstanbul’da yeni bir şube açtı. Türkiye’ye aşkını anlattı; “İş hayatın bir yönü ama hepsi değil, Türkiye’ye olan aşkım her zaman burada olmak için iyi bir sebep oldu, İstanbul’u seviyorum. Ben kendimi Türk olarak tanıyorum” dedi.

Mesleğinin yanı sıra İsviçre’deki Castellinaria Film Festivali’nin Sanat Komitesi’nde de yer almaktadır.

Türkiye’deki işinizi nasıl kurdunuz?

Hayattaki en büyük zorluğum, konumu Mimarlık’tan o günlerde bilinmeyen bir şeye dönüştürmekti, insanların tam olarak ne yaptığımı anlamalarını sağlamakta bile zorlandım. İş geliştirici ihtiyacınız olan her konuda işinizin yanında insanları da anlamaya çalışıyordum ama sonra benim çalışma şeklimi anlayan Sabri ve Ayten Paşayiğit vardı ve Türkiye’de profesyonel olarak ilk iş geliştirme departmanını bir Mimarlık ofisinde yaptık. Bu iyi bir başlangıçtı, sonra kendi şirketimde konuları ekledim ve İtalyan markaları ile moda sektöründe yoluma çıktım.

Türkiye’de Influencer pazarlama konusundaki işinizi nasıl açıklarsınız?

Yapacak çok şey var ama ben çoğunlukla bu ülkenin potansiyelini ve etkileyicilerini Avrupa Markalarına, özellikle üst düzey markalara anlatarak, Türkiye’de Influencer pazarlamasını tanıtmanın daha iyi bir yolunu oluşturmaya çalışıyorum. Türkiye markalar için fırsatlar ülkesi ve Ortadoğu’ya açılan bir kapıdır. Yazık ki, hiçbir vücut özellikle üzerinde çalışmadı. Sanırım burada daha çok Turizm konularına odaklandığımız için. Ben ve İtalya’daki ortaklarım bu havayı değiştirmeye ve markaları tanımaya çalışıyoruz.

Türk bloggerlara ve influencerlara globalleşmek için neler önerirsiniz?

Artık kişisel markalaşmaya daha çok odaklandım ve her zaman şunu söylerim:

Bunun üzerinde çalışın ama bundan daha fazlası için büyük hayaller kurun ve uluslararası örneklerden bir şeyler öğrenin, kendinizi ülkenizde olup bitenlerle kıyaslamayın, benzersiz bir insan olarak kendiniz üzerinde çalışın, medyada kaybolmayın. Kendine odaklan.

Marka geliştirme yapıyorsunuz, Türk markasının globalleşmesi için neler önerirsiniz?

Türk markası artık her şeye sahip, global olma potansiyeline sahipler ama sorun şu ki çoğu yatırımcıların onları anlamasını bekliyor. Yatırımcılara ihtiyaçları yok, her şey çevrimiçi, daha sonra uluslararası isimler olmak için hızla büyümek için uluslararası çevrimiçi kampanyalara odaklanmaları gerekiyor.

Türkiye’de yaptığınız en iyi proje nedir?

2017 yılında Türkiye’de ve turistlerle yaşadığımız tüm sıkıntılardan sonra Sadaf Taherian ve Swissotel the Bosphorus ile “House of Celebs” adında bir proje planladık, bu projede Giulia Salemi, Nicole Mazzocato, Fabio Colloricchio, ve hatta o dönemde hamile olan Rama lila’yı bile, seyahatin güvenliği konusunda ailesini ikna etmek için ailesiyle konuştuğumu hatırlıyorum. İlk defa o projede Türkiye için milli bir şey yaptığımı hissettim, bundan çok mutlu oldum ve bu projeyle gurur duydum.

Sinema ve sanatla da bu kadar iç içe olduğunuzu duyduk, size ilham veren ne? Ve sosyal medyadaki genç insanlara ilham almak için ne önerirsiniz?

Her zaman ve sonsuza dek ışıktan, tüm gün doğumlarından ve gün batımlarından ilham alıyorum. İç huzura inanıyorum. Sosyal medya çılgın ve her gün farklı şekillerde ilerliyor. Sosyal medyada aktif olmak isteyen gençlerin iç huzurlarını unutmamalarını, sessizlik ve sevgiye her zaman biraz zaman ayırmalarını öneririm. Ve kendinizi yargılamayın ve en iyi motivasyonunuz kendiniz olmalıdır