Yazar ve yönetmen Halil Özer ile sahibi olduğu Anatoline Parfüm’lerinin hikayesi ve markanın işleyişi üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. İşte detayları…
Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Halil Özer kimdir?
Tiyatro bölümü mezunuyum; dramatik yazarlık okudum ve arthouse sinema filmi yönetmeniyim. Dünyaya hikaye anlatmaya geldiğime inanıyorum. Ruhumu 12 bin yıllık Anadolulu olarak hissediyorum. O uzak zamanlarda atölyelerde çıraklık yapıp, mermerleri yontmuş, seramiklere şekiller vermiş, duvarlara resimler çizmiş, binlerce yıl hikaye anlatmışım gibi…
Parfüm markası kurma hayaliniz nasıl başladı?
Çocukluğuma dair yolculuğa çıktığımda anılarımda kokular ve hikayeler var sadece. Bunda doğup büyüdüğüm ve Dünya’nın en büyük antik mozaiklerin sergilendiği müzenin de olduğu şehrimin çok büyük etkisi olduğuna inanıyorum; çocukluğumda eski çarşıdaki baharatçıların arasında dolaşırken safran, kakule, zerdeçal, zencefil, muskat gibi farklı türden baharatlar alırdım birer tane ve uzun uzun koklardım; babamın arkadaşlarının derici dükkanlarına gider, derilere burnumu dayardım ve hepsinin birbirinden farklı koktuğunu keşfetmek beni heyecanlandırırdı. Bütün bunları biriktirdiğim bir koku kumbaram vardı çocukluğumda. O koklamalarımda bir gün kokuyla hikaye anlatmayı hayal ederdim hep. Vakti geldiğinde, mezun olduğum fakültemin bana kattıklarıyla birlikte, o hikayeler için yola koyulmam gerektiğine karar verdim. Kurucusu ve kreatif direktörü olduğum Anatoline markası uzun seyahatlerimin, okumalarımın ve yaptığım akademik araştırmaların neticesinde doğdu.
Parfümlerinizin ilk üretim süreçleri nasıldı?
Her medeniyetin belirgin bir koku profili var. Var oldukları çağda, o coğrafyaya ve o kente özgü. Bu bazen dışarıdan kente gelen bir koku olabiliyor; tapınaklarda yakılmak için satın alınan güzel kokulu ağaç kabukları, Assurlu tüccarlar tarafından satılan çeşitli baharatlar, ipek kumaşlar arasına sarılı paçuli yaprakları gibi. Bazen de o yöreye özgü, endemik ve de çok değerli bir bitki olabiliyor. Mezopotamya’da siyah gül, bütün Akdeniz’e ihraç edilen Phaselis gülü, Friglerde yabani armut, Sümerlerde sihirli iksir yapımında kullanılan safran çiçeği gibi… Bir tasarım için karar verdiğim zaman o kente tekrar yolculuk yapıp, içinde dolaşıyorum uzun uzun. Okumalarımı derinleştiriyorum ve sonra da hikayesini yazmaya başlıyorum. Akabinde de parfümörlerimizle birlikte o tasarım üzerine çalışmaya başlıyoruz. Revizeleri ve dinlendirme aşamalarıyla birlikte yaklaşık bir yılı bulan sürecin sonucunda hikayeyi o şişeye koyup, kapağını kapatıyoruz. Parfümü her sıktığınızda o hikaye selamlıyor sizi.
Anatoline parfümleri ismi ve içerikleriyle muadillerinden farklı. Tasarımlarınızın/koleksiyonlarınızın isminden, hikayesinden ve içeriklerinden bahsedebilir misiniz?
Bir antik şehre girdiğinizde sizi yıkık duvarlar, devrilmiş sütunlar, parçalanmış heykeller karşılar. Fakat biraz daha yakından baktığınız zaman orada hayatı duyumsarsınız. Tiyatrolarında oynanan tragedyaların dizelerini, hamamlarından dışarıya akan kokulu suları, yan yana dükkanların dizili olduğu çarşısında alışveriş yapan insanların seslerini, gemilerle getirdikleri baharatlarını, ipeklilerini satmak isteyen tüccarların pazarlıklarını, atölyelerdeki zanaatkarların çekiç seslerini, tapınakların avlusunda gölgede uyuklayanların arasından geçen rahipleri ve o rahiplerin iç odada ana tanrıçaya güller, yaseminler, manolyalar sunarken bir yandan da kokulu ağaç kabuklarını yaktıklarını hissedebilirsiniz. Biz de o fısıltıya kulak kabarttık ve iki koleksiyon hazırladık.
İlk koleksiyonumuz olan The Antique Collection’da Mesopotamia tasarımımız için dünyanın en gizemli gülü siyah gülün eşsiz hikayesini anlattık; Ephesus için Ege’deki antik çağ ormanlarının içinde dolaştık, yapraklara dokunduk, çiçekleri kokladık, ağaçların gövdelerinde dinlendik. Urartu için Mezopotamya’nın güçlü krallıklarından Urartuların başkenti Tushpa’da Kral Ishpuini’nin sarayının koridorlarında dolaştık. Troia tasarımımızda ise meşhur Troya savaşına uzaktan da olsa bakmaya çalıştık. Şehri yağma için kuşatan Atinalı Akha ordusuna karşı direnen Troyalı savaşçıların ve de onlara yardıma gelen Hititli, Likyalı askerlerin kalkanlarına, kılıçlarına, miğferlerine dokunmaya çalıştık.
Geçen yılın ortalarında raflarda yerini alan ve yerli Anadolu halklarının inançlarını anlattığımız The Mystic Collection’da ise koleksiyonun imza kokusu olan, dünyanın en muhteşem kokusu olan Türk gülüyle donatılmış Göbeklitepe ile 12 bin yıllık kadim bir açılış yaptık. Akabinde Antik Anadolu’da hemen her medeniyetin ana tanrıçası olan Kybele’ye manolyalar ve yaseminlerle saygılarımızı sunduk. Ayrıca bir Shaman’ın spiritüel yolculuğuna da eşlik ettik.
Sizi diğer parfüm markalarından farklı kılan nedir?
Anatoline kültürel sürdürülebilirliği önceleyerek kurulmuş bir marka. Hedefi ciro olan bir marka değiliz. Markamızın tek hayali yaşadığımız bu topraklarda, bizden önce kültürleriyle var olmuş onlarca medeniyetin, yerli halkların dillerine, inançlarına, sanatlarına, kültürlerine dair birkaç dizeyi hatırlatmak ve silinmiş olan hafızayı tazelemek. Bu doğrultuda kendimize Türk parfümörler ile çalışmayı ilke edindik. Bu topraklara uzaktan bakan, baktığı yerden de Makedonyalı İskender sonrası Antik Anadolu’ya sirayet etmiş olan ikameci Helen kültürünü gören yabancı parfümörlerden daha nitelikli, bilinçli parfümörlerimiz var. Ülkemizin master parfümörü Hüseyin Erdoğmuş ile Gökhan Şimşek, Hülya Şimşek ve Mehmet Çelik ile olan birlikteliğimize, yeni tasarımımızda Sonay S. Gürer ile devam ediyoruz.
Markanızın elbette sahip olduğu birçok strateji vardır. Peki ilerleyen dönemle birlikte, ulaşmak istediğiniz hedefler neler? Şu an Anatoline’in geldiği noktadan memnun musunuz?
Evet memnunuz. Sakin ama emin adımlarla ilerlemeyi tercih ediyoruz. Markamızı merak edenlerin rahatsız edilmeden, uzun uzun koklama yapmalarını istiyoruz. Bu yüzden de hikayemizi dinlemek isteyenlerin, rahat bir ortamda bizi dinleyebilecekleri/koklayabilecekleri mağazalarda olmayı seviyoruz. Kokularla ilgili bir Antik Anadolu haritası çıkarmak, her medeniyet için küçük kitapçıklar hazırlamak ve bazı iş birlikleri gibi seçenekler var şu an da masamızda. Bu yılın başında seramiklerle başladığımız ev koleksiyonumuzla, genişleyen parfüm koleksiyonlarımızla birlikte Dünya’ya Antik Anadolu’ya daha iyi anlatmak için çaba sarf edeceğiz.
Parfümlerinize nereden ulaşabiliriz?
Dünyanın farklı coğrafyalarında satıştayız.
Türkiye’de bir parfüm markası kurmanın ve devam ettirmenin zorlukları var mı? Ülkemizdeki parfüm sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ülkemizde parfüm sektörü yolun çok başında ve sayıca çok fazla olan Clone markalarımızın yanında özgün olmaya çalışan az sayıda Niche markamız da var; umarım ilerleyen yıllarda niche markalarımızın sayısı daha da artar.
Markamızın yolculuğuna eşlik etmek isteyenler, www.anatoline.com dan bize eşlik edebilirler.