Gülden Yılmaz, Koton’un arkasındaki kadın gücü olmasının çok ötesinde biri: Kendine özgü stili ve sosyal duyarlılığıyla da başarının tesadüf olamayacağını kanıtlıyor. Farklılığını yansıtan evinde buluştuğumuz Yılmaz’la gerçekleşen hayallerini konuştuk.
Koton’un kuruluş hikayesini paylaşır mısınız?
Koton’u 1988 yılında Kuzguncuk’ta iki genç ve heyecanlı girişimci olarak kurduk. O yıllarda ben öğretmenlik yapıyordum, eşim Yılmaz deniz subayıydı. Okulların tatile girdiği yaz döneminde bir arkadaşımın da ortaklığıyla ufak bir dükkân kiraladık ve burada ihraç fazlası ürünleri satmaya başladık. Hiç bilmediğimiz bir alana girmiştik, dinamiklerini bilmediğimiz bu işi yapabilir miyiz, tutar mı bilmiyorduk ama denemek istedik. Kısa zamanda yatırdığımız sermaye üçe katlanmıştı. 1991’de, Yılmaz subaylığı bıraktı ve ikinci mağazamızı açarak dört elle bu işe sarıldık. 2000 senesi Koton’un büyük metrekareli zincir mağazacılığa geçişi ve global bir moda markasına dönüşümünde kritik bir yıldı ve Koton adıyla 10 mağazamız vardı. İhraç fazlası giysi satarak başlayan maceramız bugün 29 ülkede yaklaşık 450 mağazayla hizmet veren, online kanalarla dünyanın 60 ülkesine ürün satan öncü bir moda markasına dönüştü.
O yıllardaki girişimcilik şartlarıyla bugünküler arasında nasıl bir karşılaştırma yapardınız?
Biz işimizi kurarken, bugün işimizi kolaylaştıran pek çok araç ve kavram maalesef yoktu. Teknoloji, internet, sosyal medya, finansal teknolojik araçlar hatta AVM yoktu. Küresel iş yapma fırsatları sınırlıydı. Müşteri şikayetlerini gazetelerdeki tüketici köşelerinden öğrendiğimiz bir dönemden bahsediyorum. Günümüzde ise teknoloji olağanüstü bir hızla ilerledi. İnternet, sosyal medya ve dijital pazarlama, girişimcilerin geniş bir kitleye erişmesini sağlıyor. Yeni teknolojiler ve platformlar, iş süreçlerini daha verimli hale getiriyor. Bugün teknoloji ve iletişim olanakları sayesinde küresel pazarlara erişim kolaylaştı. Girişim sermayesi, melek yatırımcılar gibi alternatif finansman yöntemleri yaygınlaştı. Sonuç olarak; günümüz teknolojisiyle gelişen fırsatlar ve kolaylıkların yanında artan rekabetin, geçmiş ve günümüz şartlarını dengelediğini düşünüyorum.
Markanıza değer katan isimlerle sosyal projeler ve özel koleksiyonlarda bir araya geliyorsunuz. Bu kişileri seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Farklı zevklere, beğenilere, yaşam tarzlarına, okazyonlara hitap eden koleksiyonlar hazırlamak bizim uzmanlığımız. İş birliklerimizi de bu bakış açısıyla belirliyoruz. İş birliği yaptığımız isimlerin modayla olan ilişkileri, giyim tarzları, tanınır kişiler olmaları, örnek alınan, ilham veren kadınlar olmalarına dikkat ediyoruz. İş birliği yaptığımız kişilerin modayı bizim gibi çok sevmeleri, ortak çalışmaya istekli ve yapıcı olmaları da işin başarısında çok önemli.
Koton kartelanın her rengini seven bir marka, peki Gülden Yılmaz da öyle mi? “Giyimimde vazgeçemem” dediğiniz bir renk var mı?
Dönemsel olarak moda olan renklerden herkes gibi ben de etkileniyorum ama benim olmazsa olmaz rengim sanırım beyaz ve mavi.
İşinizin dışında modayla ilişkiniz nasıl?
Moda, çocukluğumdan beri özel merakım. Giysilerle aramda bir aşk var. Bunun altında annemin de giyinmeyi ve giydirmeyi seven bir kadın olması, dikiş bilmesi çok etkili oldu. Kumaş seçmeyi, model hayal etmeyi annem sayesinde öğrendim. Trend araştırmalarını okumak, yurt içinde ve dışında mağazaları ziyaret etmek, sokak modasını takip etmek, gözlem yapmak hem profesyonel hem kişisel olarak moda konusunda sürekli güncel kalmamı sağlıyor.
Peki, üç kelimeyle stiliniz..
Güncel, zamansız, trend.
Lüks markalarla aranız nasıl?
Önceki dönemlerime nazaran lüks markalardan daha az etkileniyorum. Beni iyi yansıtan markaları ve tarzları artık daha iyi tanıyorum. Céline, Chloé ve Zimmerman’ı ilgiyle takip ediyorum.
Gardırobunuzdaki en eski parça?
Annemin hediye ettiği çanta ve kemer, bir de tasarımı bana ait olan 1987 yılındaki gelinliğim.
Moda kurbanı olduğunuz bir an var mı?
Her zaman giyimde özenliyim fakat bazen trend takip işini abartmış, dozunu yüksek tutmuş olabilirim. Üniversite yıllarımdaki fotoğraflarıma baktığımda zaman zaman moda kurbanı olduğumu görüyorum.
Hangi dönemin stilini kendinize yakın hissediyorsunuz?
Kendimi ve stilimi, daima güncel olarak tanımlıyorum. Güncel, modern ve trend stilimin anahtar kelimeleri. Mutlaka bir dönem söylemem gerekirse kendimi 70’li yıllara daha yakın hissediyorum. 70’li yıllar modada önemli bir dönüşüm ve dönemsel tarzların ortaya çıktığı çığır açıcı bir dönem. Günümüz dünya modasında da 70’li yılların izleri ve esintileri sıklıkla karşımıza çıktığını görüyoruz. Ben de çocukluğumda bu dönemi yakından gözlemledim. Sanırım bu yüzden 70ler modasına sıcak ve yakınım.
Bir yere gitmek için hazırlanırken görünümünüzde ilk neye dikkat edersiniz?
Stilimin sezon trendlerine göre şekillendiğini söyleyebilirim. Görünümümde dikkat ettiğim ilk şey sanırım bu oluyor. Gittiğim yer, mekân, ortam gibi unsurlar da seçimlerimi etkiliyor elbette. Genel olarak koleksiyonlarımızın sezon görünümlerinden giyinmeyi seviyorum. Zaman zaman sezon trendlerini zamansız parçalarla da tamamlıyorum. Aksesuarlar vazgeçilmezim, stilimin olmazsa olmazı diyebilirim. Takılar özel ilgi alanım. Ayakkabı ve çantalarda en yeni en trend parçaları her sezon mutlaka takip ediyorum.
Son olarak, bizim için mutluluğun resmini çizebilir misiniz?
Sağlık, sevdiklerimle birlikte olmak ve medeni, barışçıl bir dünyada yaşamak diyebilirim. Mutluluk tanımım içinde bu yıl 35. yaşını kutladığımız Koton markamız da var. 35. yılımızı kutlarken Cumhuriyet’in 100. yılını gören ve kutlayan bir kuşakta olmak da bu sene beni en mutlu eden, en çok heyecanlandıran konuların başında geliyor.