Ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin’in Sevgililer Günü kapsamında GODIVA’ya özel olarak hazırladığı eser, çikolata tutkunlarına aşk dolu, rengarenk bir deneyim vadediyor.
95’inci yılını kutlayan dünyanın önde gelen premium çikolata markası GODIVA, Sevgililer Günü’nü ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin’in tasarladığı çok özel bir eserle kutluyor. Güneştekin’in aşkın evrenselliğini özgün dokunuşlarıyla yorumladığı çalışması GODIVA Zorlu Center AVM mağazasında sergileniyor. Eser aynı zamanda ziyaretçilere, tasarımın ortasına yerleştirilmiş aynada sevdikleri kişiyle birlikte fotoğraflarını çekip aşklarını sanatsal bir yansımayla ebedileştirme imkânı veriyor. Şubat ayı boyunca sergilenecek olan eser, sevgilerini ebedi kılmak isteyen çikolata tutkunlarını GODIVA Zorlu Center AVM’ye davet ediyor.
Kalp formundaki eserde kullanılan materyaller dairesel formdadır. Objeler çevrelerini yansıtır, bu yansıma sayesinde de objeye bakan kişiyi içine alır. Merkezde küre şeklinde metalik bir ayna bulunur. Işığın kırıldığı merkezin etrafında üst üste bindirilmiş halkaların üzerlerindeki figürler farklı dillerde “seni seviyorum” cümlesinin harflerinden oluşur. Eserde dünyanın farklı şehirlerinden fotoğrafların yerleşimiyle geçmişe ait fragmanlar kullanılmıştır. Figürlere eşlik eden fotoğraflar, canlandırılan anılar aracılığıyla sevginin temsilinin yerine geçer.
Görsel materyallerin yerleşimi, aşkın her yaşta ve her zaman tarihsel bağlamlarda saklı olduğunu gösterir. Aşkın tarihi, önceki basamakları aşağıda bırakarak tırmanılan bir merdiven değildir. Göçebe yaşamın sürdüğü dönemlerde insan sahip olduğu her şeyi yanında taşırdı: Yaşadığı her yerin tohumlarını, hatırladığı zorlukları, geçmişin inançlarını ve acılarını. 20’nci yüzyılda sevme şekli bu bağlamda modern hayata bir yanıt olarak geçmiş duyguların birikimini yansıtır. Antik Mısır’dan günümüze kadar, Orpheus ve Eurydice, Dido ve Aeneas, Abelard ve Heloise, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Romeo ve Juliet bu devamlılığı gösterir. Eser bu nedenle aşkın var oluşunu sadece iki birey arasındaki tenselliğe bağlamaz, aynı zamanda yaşayan, nefes alabilen bireylerin varlığına, sevginin ve inancın bir güç olarak varlığına işaret eder. Bu çağda en çok ihtiyaç duyduğumuz bu unutulmuş gücün felsefesini yapar.