İşçi sınıfı, madenciler, kovboylar ve Hollywood’un asi çocukları… Hepsinin ortak yanı, denim ceketler.
İşte 1800’lerin sonundan günümüze gelen denim ceketin yolculuğu…
Bir rock star, araba tamircisi, kovboy, hippi ya da çiftçinin ne gibi bir ortak yanı olabilir, hiç düşündünüz mü? 1800’lerin sonu, bu ortak noktayı yaratan devrim niteliğindeydi. Hiç şaşırmayacağınız gibi; Amerikan denim markası Levi’s’ın kurucusu Levi Strauss, denim ceket üretimini başlatan kişiydi. Strauss, 1870’lerde ilk olarak denim pantolon üretmişti.
Denim pantolonlar, hava alabilir, uzun süre dayanıklılığa sahip bir biçimde tasarlanmıştı. Öyle ki, kovboylar, tren yolu işçileri ve madenciler bile giyebiliyordu. Denim ceketin yolculuğu ise Batılı işçilerin bunu üniformaları olarak kabul etmesinin ardından başlıyor. Durum öyle bir hâle geliyor ki, cool’luğun ve güçlü erkeğin simgesi olarak nitelendiriliyor. Levi’s’ın triple pleat blouse’u (üç pileli gömlek) üretmesiyle, denim ceketin ilk adımları atılmaya başlanıyor. Üç pileli gömlek ne demek? Gömleğin ilik ve düğme olan kısmı üç kez katlanarak dikiliyor. Böylece bu katlanan bölümleri dilerseniz açarak genişletebiliyorsunuz. Levi’s o gün bugündür ürettiği denim ceketlere yenilerini eklemeye devam ediyor.
1930’larda Hollywood’daki Western filmleri sayesinde ününü katlayarak, kovboylar ve halk üzerindeki etkisini artırdı. Bu filmlerde kovboylar güçlü, maskülen ve asi olarak gösteriliyordu. Önemli meseleler ele alınır, adaletin peşinde koşar, sevdiği kızı öper ve günü kurtarırdı. Tabii tüm bunları baştan aşağıya denim giyerek yapıyorlardı. 1950’li yıllarda Amerikalı ‘asi’lerin radarında olarak bir statü simgesi hâline geldi. Özellikle suça meyilli gençlerin tercih etmesiyle bir başkaldırı niteliğindeydi.
Sırf bu nedenle denim giymek bazı okullarda yasaklanmıştı. Topluma uymayan insanların tercih ettikleri bir üniforma olmuştu. James Dean’in Asi Gençlik filminde denim tercih etmesi de bu algıyı kuvvetlendiriyordu. James Dean’in yanı sıra Marlon Brando ve Steve McQueen de bu yeni maskülen akımı sürdürüyordu. Tabii bunu yine denim ceket ve pantolonlar eşliğinde yapıyorlardı. Denim ceket, yalnızca asi genç beylerin kullandığı bir giysi değildi. Kadınlar ve genç kızlar da sıkça tercih ediyordu. Tıpkı 1961 yılında giyen Marilyn Monroe gibi…
Kendisini abiye elbiseler, eteklerle görmeye alışsak da o da gündelik yaşamında denimi sıkça kullananlardandı. 1960’ların başında denim pantalonun satılmaya başlanmasıyla Levi’s tarafından yeni bir denim ceket modeli sunuldu. Birçok trendin yanı sıra denim ceket, sonunda herkes tarafından giyilebilen bir parça oldu. 1970’ler ve 80’lerde artık çoğu kişinin dolabında yer alıyordu.
John Lennon ve Bruce Springsteen gibi ünlüler tarafından özellikle popülerleşti. Rock’çılar ve mavi yaka işçiler tarafından da kolayca ulaşılabilir olması önem taşıyordu. Madonna ve Debbie Harry de kendi stillerini yaratarak bu akıma ayak uyduran kadın sanatçılardandı. 1990’larda denim her şeydi! Taşlama yapılanı, oversized olanı, patchwork detaylarıyla oldukça talep gören bir arzu nesnesi oldu artık. Uluslararası bir parça olmasıyla Calvin Klein, Tom Ford, Gucci, Dior, Donna Karan gibi markalar tarafından da üretilmeye başlanmıştı.
Denim ceket, ilkbahar ve sonbaharın vazgeçilmez parçalarından biri. İçi kürklü olanından, farklı renklerde olmasına kadar birçok çeşidiyle giymekten sıkılmamıza engel oluyor. 2020 İlkbahar – Yaz podyumlarında da birçok kadın ve erkek modaevinin radarında olmaya devam ediyor.
Şimdi, gardırobunuzda muhakkak bulunan denim ceketi daha çok giyme vakti.