Kadın Sorunları

Cinsiyetçi atasözleri ve dildeki eşitsizlik

Dil, toplumları ve kültürleri şekillendiren en güçlü araçlardan biridir. Tercih edilen kelimeler; bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde, toplumun değerlerini, normlarını ve eşitsizliklerini yansıtır. Atasözlerinde sıkça rastlanan cinsiyetçi ifadeler de otomatik olarak kabul edilen bir norm hâline gelerek kadın ve erkekleri çağlar boyunca yalnızca dilde değil, toplumsal olarak da belirli rollere hapsedebiliyor.

Eşitsizliği dil yoluyla pekiştiren bu kalıpların farkına varmak, değişimin nasıl tetiklenebileceğini anlamamızda etki sahibidir.

Toplumun geleneksel yapılarının dile etkisi karşılıklı olarak sorgulanmalı

“Kadının işi evde, erkeğin işi dışarda” gibi atasözleri, kadını ev içindeki rollere hapsederken erkeği dış dünyada etkin bir figür olarak konumlandırıyor. Bireylerin potansiyelini daraltmayla kalmayan bu ifadeler, aynı zamanda mesleklerde de cinsiyet temelli eşitsizliği pekiştiriyor. Kadınlar, sadece evde değil, iş dünyasında, sanatta, bilimde ve istedikleri her alanda var olabilir.

“Erkekler ağlamaz” gibi çocukluktan itibaren empoze edilen ifadeler ise erkeklerin duygusal, empatik ve hassas olma hakkını gasp ediyor. Bunun yanı sıra, “erkek evin direğidir” ve “kadın susar, erkek konuşur” gibi atasözleri de cinsiyetçi bakış açılarını pekiştiren örneklerden sadece birkaçıdır. Erkeklerin güç figürü olduğu, otoriteyi temsil ettiği ve ataerkil sistemleri ön plana çıkaran bu ifadeler, aile dinamiklerine de olumsuz yönde işlemektedir. Kadınların erkeğe karşı sessiz kalması gerektiğini vurgulayan bu algı, kültürlere yerleşerek özellikle kadınların sesini duyurmasını ve karar alıcı pozisyonlarda yer almasında zorluklara sebep olabiliyor.

Cinsiyetçilik içeren atasözlerinin farkına vararak onları sorgulamak ve kadınların ve erkeklerin toplumda eşit haklara sahip oldukları arındırılmış bir dil kullanmak, toplumsal eşitliğe giden yolda atılacak önemli bir adımdır.

İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> STEM sektöründe kadın olmak

Kapak: Pexels