Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Sercan Özen Yıldırım ile sürdürülebilirlik vizyonunu küresel yeşil görevleri konuştuk.
İçindekiler
- 1 Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
- 2 Gündelik hayatınızda çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili neler yapıyorsunuz?
- 3 Pierre Fabre olarak hem Türkiye’de hem globalde yeşil görevleriniz var. Nedir bu yeşil görevler ve nasıl bir süreçle işliyor?
- 4 Sektörünüz nedeniyle tüketici içeriği de haliyle daha çok merak edebiliyor. Ayrıca özellikle Z kuşağı bir ürünün eko-etiketini de görmeyi talep ediyor. Ürünlerin çevreye olan etkilerini gösteren yeşil etki indeksinizden bahsedebilir misiniz?
- 5 İklim krizi denildiğinde akla gelen ilk meselelerden birisi su sorunu. Şirket olarak suya dair neler yapıyorsunuz?
- 6 İnsan ve çevre sağlığı söz konusu olunca bitkilerden öğreneceğimiz çok şey var. Bu anlamda kent, doğa ve bitki dünyasına odaklanan Klorane Botanik Vakfı’dan bahsedebilir misiniz?
- 7 Bazen kurumlar çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili dış iletişimlerini daha öncelikli hale getirerek kurum içi olan iletişimi geri plana atabiliyor. Bu anlamda yeşil görev elçiniz olması kıymetli. Peki kurum içi iletişim olarak çalışanlarınızla neler yapıyorsunuz?
- 8 Peki ülkemizde diğer kurumların çevresel sürdürülebilirliğe dair çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Son 5 aydır Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü olarak çalışıyorum. Evliyim ve 2 kızım var. Kızlarımla birlikte yeniden büyüdüm aslında aynı zamanda içimdeki çocuğu da tekrardan büyütme sürecine girdim diyebilirim. Kızlarım benim ilham kaynaklarım. İşe dönecek olursam Boğaziçi Üniversite Endüstri Mühendisliğini mezunuyum. Tüketici sağlığı, dermokozmetik gibi alanlarda uluslararası ve ulusal çeşitli kurumlarda çalıştım.
Gündelik hayatınızda çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili neler yapıyorsunuz?
Temelde tüketimimizi kontrol etmenin çevresel sürdürülebilirlik adına önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Kendim de bu konuda dikkatli biriyim. Bir diğer konu ise çocuklarım ile yaptığım ve içselleştirdiğimiz geri dönüşüm. Hatta küçük bir şey gözden kaçsa çocuklarım hemen anne bu da geri dönüşüme gidebilir diye hatırlatma da bulunur.
Pierre Fabre olarak hem Türkiye’de hem globalde yeşil görevleriniz var. Nedir bu yeşil görevler ve nasıl bir süreçle işliyor?
Pierre Fabre ilaç ve dermokozmetik olarak iki ayrı çatıdan oluşuyor. Türkiye’de bunu tek çatı altından yönetiyoruz. Bir vakıf firması olarak ise çalışmalarımız sosyal sorumluluk boyutunda yürüyor. Global olarak gelirinin yüzde 86’sı vakfa aktarılıyor. Geri kalan ise ARGE çalışmaları ve çalışanlara aktarılıyor. Yeşil görev misyonumuzda hem Türkiye hem de diğer ülkeler olarak belli sorumluluklarımız var. Hem üst yönetim olarak takip edilen hem de şirkette yeşil görev elçisi üzerinden ilerleyen kurum içi bir stratejimiz mevcut. 2025 yılına kadar karbon ayak izimizi %30, çöpümüzü %15, su tüketimimizi %20, enerji tüketimimizi %25 azaltmayı ve total enerjimizin %25 yenilenebilir olmasını hedefliyoruz. Bunlarla ilgili geçen hafta gelen güncellemeye bağlı olarak da şu anda 2025 hedeflerimizle paralel ilerlediğimizi belirtmek isterim.
Sektörünüz nedeniyle tüketici içeriği de haliyle daha çok merak edebiliyor. Ayrıca özellikle Z kuşağı bir ürünün eko-etiketini de görmeyi talep ediyor. Ürünlerin çevreye olan etkilerini gösteren yeşil etki indeksinizden bahsedebilir misiniz?
Tüm ürünlerimizin üzerinde yer alan yeşil etki indeksi ile etkimizi şeffaflıkla tüketici ile paylaşıyoruz. 14 çevresel, 6 sosyal faktör üzerinden değerlendirmeler yapılıp A,B,C,D olarak tüm ürünlerin ambalajlarında etki ölçeği yer alıyor. D ise D diyoruz ancak tüm ürünleri A kategorisine taşıma sözümüz var.
İklim krizi denildiğinde akla gelen ilk meselelerden birisi su sorunu. Şirket olarak suya dair neler yapıyorsunuz?
2025 yılına kadar su tüketimimizi %20 azaltmayı hedefliyoruz. Şirketin çatısı altındaki Avene markasının tüm ürünleri Fransa’nın Avene bölgesindeki termal suyu içeriyor. 150’den fazla klinik çalışma ile bu suyun cilt üzerindeki pozitif etkileri kanıtlandı. Şirket olarak oradaki hidroterapi merkezindeki suyun arıtmadan doğaya verilmemesini sağlamaktan APIA yani Avène Suyu Impluviumu’nun Korunması Derneği’ne kadar birçok adım mevcut. Aynı zamanda sürdürülebilir tarım yapıyoruz.
İnsan ve çevre sağlığı söz konusu olunca bitkilerden öğreneceğimiz çok şey var. Bu anlamda kent, doğa ve bitki dünyasına odaklanan Klorane Botanik Vakfı’dan bahsedebilir misiniz?
1994’te kurulan Klorane Botanik Vakfı, bitki mirasımızı destekleme amacı taşıyan Pierre Fabre Laboratuvarları şirketinin bir vakfıdır. Burada 1000’den fazla bitki türünün devamlılığı üzerine çalışmalar devam ediyor. Örneğin her sene farklı ülkeden bir bitki türünün devamlılığı sağlamak üzerine kaynak yaratan Botany for Challenge diye bir yarışmamız var. Tabii bu proje ile bitki türünün devamlılığı yanında ekonomik istihdam da yaratıyoruz.
Bazen kurumlar çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili dış iletişimlerini daha öncelikli hale getirerek kurum içi olan iletişimi geri plana atabiliyor. Bu anlamda yeşil görev elçiniz olması kıymetli. Peki kurum içi iletişim olarak çalışanlarınızla neler yapıyorsunuz?
Yıllar içinde eğitimler ve bu konuda farkındalık adına çeşitli çalışmalar yaptık. Yakın zamanda çalışanlarımızın bir ileri dönüşüm atölyesi deneyimlemesini ve sürdürülebilirlik eğitimi almasını sağladık. Şirket içinde pet şişe kullanmıyoruz ve bunun gibi davranış değişikliklerimizi de raporlayarak global ölçekte takip ediyoruz. Dijital datalarımızı temizlemek dijital ayak izimizi azaltmak da bu kapsamda dikkat ettiğimiz bir durum. Yeşil yürüyüş görevimizde ise farklı ülkelerden gelen ekipler yürüyüş yarışmasına dahil olarak yürüme ve insan-çevre sağlığı konusunda farkındalık yaratıyor. Hatta 3 ayrı ekibimiz bu yarışmaya katıldı ve bir ekibimiz yarışmada birinci oldu. Çalışanlarımızdan çevresel sürdürülebilirliği sahiplenen çok kişi var.
Peki ülkemizde diğer kurumların çevresel sürdürülebilirliğe dair çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Bu konunun artan önemini hissediyorum. Tek bir isim vermek istemem ancak holdinglerin çatıları altında çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarının öne çıktığını gözlemliyorum. Umuyorum Türkiye’de globaldeki seviyelere çıkacak projeler çoğalır.