Keyifli bir tatil dendiği zaman akla ilk gelen yerlerden biri Bodrum. Ancak burası sadece deniz, güneş, kumla sınırlı değil aynı zamanda zengin bir tarihe ve kültürel mirasa sahip bir destinasyon. Bodrum ve çevresi, binlerce yıllık geçmişini günümüze taşıyan birçok antik kente ev sahipliği yapmış. Bu antik kentler, tarihin izlerini taşıyan etkileyici yapılarla dolu ve her biri kendi benzersiz hikayesini anlatıyor. Bodrum seyahatinizde farklı bir bakış açısı kazanıp, keşif dolu bir gün geçirmek isterseniz bölgedeki bu yerlere muhakkak zaman ayırın. Bu gezileri kendi rotanızı oluşturarak ya da yerel yürüyüş gruplarıyla bir araya gelerek yapabilirsiniz.
İçindekiler
Halikarnassos
Bodrum, antik çağın en ünlü kentlerinden biri olan Halikarnassos’un üzerine kurulmuş. İlk yerleşme bugünkü kalenin bulunduğu yerde olmuş. Halikarnassos kentinden günümüze ulaşan başlıca kalıntılar arasında; Antik Tiyatro, sur duvarları ve Myndos Kapısı, Maussolleion, devam eden kazı alanlarıyla nekropol (mezarlık), Roma Villası, Mars Tapınağı ve Bodrum Kalesi yer alıyor.
Myndos Kapısı
Bodrum şehir merkezinin batısında yer alan Halikarnassos giriş kapılarından biri olarak kullanılan kapı, Bodrum’un ziyaret edilmesi gereken tarihi yerlerinden biri.
Myndos Kapısı’nın en önemli özelliklerinden biri, dönemin mimari tarzını yansıtan iki yuvarlak kuleye sahip olması. Halikarnassos’un iki anıtsal kapısından biri olan Myndos kapısı iki anıtsal kule ile onların ardında şehre girilen kapının yer aldığı bir iç avludan oluşuyor. Tarihi kalıntının bulunduğu alanda, Helenistik ve Roma dönemine ait tonozlu mezarlar bulunuyor.
Pedasa Antik Kenti
Leleg yerleşimlerinin en büyüğü olan Pedasa, antik yazılı kaynaklarda Karialılar’ın atası olarak gösterilen Lelegler tarafından Bodrum’da kurulan sekiz kentten birisi. Bodrum merkezinden yaklaşık 6 km kuzeyde, Konacık Mahallesi’nden 2 km’lik mesafede ormanla kaplı tepeler üzerinde yer alıyor. Leleg yerleşmeleri içerisinde en kolay ulaşılan antik kent. Antik kentte; Athena Kutsal Alanı, Karakol Binası ve Antik Yol, Akropolis /Yukarı Kale, Nekropoller/Mezarlık Alanları, Hasankayası Tarım Terasları, Çiftlik Evleri , Çevirmeler ve Topçular Tepesi Yerleşimi yer alıyor.
Aspat Kalesi & TermeraAntik Yerleşimi
Aspat Kalesi, Akyarlar’ın muhteşem manzarasına sahip konik tepenin zirvesinde yer alırken, Termera antik yerleşimi ise Mandra Köyü’nün yaklaşık 1 km yukarısındaki Asarlık Tepesi’nde bulunuyor. Kaleye çıkış yolu tırmanış gerektiren orta – zor derecede bir rotaya sahip. Aspat ile Mandra Köyü arasında herhangi bir ulaşım yolu olmadığı için bu iki nokta arasında yürüyerek gitmek gerekiyor. Ancak, Mandra Köyü’ne Telmissos’un bulunduğu Gürece Köyü’nden başlayan bir yol izlenerek araçla ulaşılabiliyor. Termera kentinde neredeyse hiç kalıntı yok. Doruktaki iç kale tamamen yıkılmış durumda ancak alttaki surların bir kısmı hala ayakta. Termera Antik Kenti’ne, Turgutreis üzerinden toprak bir yolla ya da Mandıra köyüne kadar asfalt yolla gidilip oradan yarım saatlik yürüyüşle ulaşılabiliyor.
Karakaya Köyü
Gümüşlük Mahallesi’nden 3 kilometre uzaklıkta, Peksimet Dağı’nın eteklerinde bulunan bu köy, köklü bir geçmişe sahip olan 800 yıllık bir yerleşim yeri olarak biliniyor. Denizden gelebilecek saldırılara karşı konumlandırıldığı düşünülen bu bölge, “Korsan Köyü” olarak da adlandırılıyor ve uzaktan bakıldığında terkedilmiş bir izlenim veriyor. Eski Bodrum ve Rum mimarisinin izlerini taşıyan köyde 60 ev bulunuyor.
Syangela
Gökova Körfezi’nin Çiftlik Köyü’ne bağlı Alazeytin Mahallesi’nin üstünde, muhteşem manzarasıyla dikkat çeken bir tepe bulunur: Syangela antik kenti kalıntılarının yer aldığı yer. Mahallenin sınırından başlayarak, zeytinlikler arasından geçen 20 dakikalık bir yürüyüşle bu tepeye ulaşılabiliyor. Günümüze kadar ulaşan kalıntılar arasında surlar, evler ve diğer yapılar bulunuyor. Tepeye çıktığınızda, Gökova Körfezi ve Orak Adası’nın muhteşem manzarasını görebilirsiniz.
Thaengela
Mausolos’un Syangela halkını yerleştirmek için kurduğu Thaengela, Mumcular – Bodrum yolu üzerindeki Pınarlıbelen Köyü civarında, Etrim Köyü’nün yaklaşık 1,5 km üzerindeki bir tepede konumlanmış. Köyden tepeye giden patika yol oldukça dik ve yürüyüş zaman alıcı. Tepedeki kalıntılar, arkeolojiye ilgi duyanlar için bu zahmete değer düzeyde değerlendirilebilir. Ancak, spor yapmayı tercih edenler için, havanın serin olduğu bir zaman diliminde ve bol vaktiniz olduğunda, bu tür bir keşif daha keyifli olabilir. Kentten günümüze ulaşan kalıntılar arasında, diğer Leleg kentlerinde olduğu gibi burç ve sur kalıntıları öne çıkıyor. Helen uygarlığının izlerini taşıyan kentte ayrıca, bir Stadion benzeri yapı, anıt mezarlar, kamu yapıları, evler, kuyular ve sarnıçlardan oluşan kalıntılar da bulunuyor.
Madnasa ve Sibda
Türkbükü ve Gölköy’e hakim yüksek tepelerden birinde Madnasa (Kökpınar Tepesi), diğerinde ise Sibda/Side (Karadağ) antik yerleşimleri bulunuyor. Her iki yerleşimden günümüze ulaşan kalıntılar arasında akropolisteki surlar ve burç kalıntıları ile etrafa dağılmış çeşitli seramik çanak çömlek parçaları yer alıyor. Sibda’ya ulaşmak için, Yukarı Gölköy yolundan ayrılıp Belen Köyü’ne araçla gitmek gerekiyor. Belen’den başlayan yürüyüş, önce kilise ve kale kalıntılarına ulaştırıyor ardından yaklaşık 40 dakikalık bir yürüyüşle Sibda kalıntılarının bulunduğu Karadağ zirvesine çıkılıyor. Burası kalıntıların yanı sıra, yarımadanın bu bölümünü ayaklar altına seren muhteşem bir manzaraya da hakim.
Uranion
Yalıkavak’ın yaklaşık 3 kilometre güneybatısında, Geriş Köyü’nün üzerinde bulunan iki tepede, Uranion olarak bilinen Leleg yerleşiminin kalıntıları bulunuyor. Kıyıdaki tepenin üzerinde, anıt mezar (Mausoleion) kalıntıları ile birlikte sur ve burç kalıntıları görülebilirken, diğer tepede ise sadece sur kalıntıları izlenebiliyor.
Myndos
Myndos, Bodrum Yarımadası’nın batı ucunda, Gümüşlük beldesinin yanındaki Bozdağ’ın zirvesinde yer alıyor. Herodot’un eserlerinde, Myndos bir Antik Çağ kenti olarak geçiyor. Myndos’un arkasındaki tepelerde, uzun burunun ucunda gümüş madenleri bulunduğundan bölgeye sonradan “Gümüşlük” ismi veriliyor. Antik yazarlar tarafından bahsedilen stadyum ve tiyatrodan hiçbir iz kalmamış. Bizans Dönemi’ne ait kilise, birkaç sur duvarı, tepe üzerinde su kalıntısıyla birlikte suya batmış bir dalgakıran ve kule kalıntısı dışında, toprak üstünde pek fazla göze çarpan bir şey bulunmuyor. Ancak, dikkatli bir gözle incelendiğinde, toprak altında kısmen gömülü sütunlar, mozaik izleri ve seramik parçaları hemen hemen her yerde görülebiliyor.
Telmissos
Bodrum – Turgutreis yolunu takip ederek Ortakent’i geçtikten sonra, Gümüşlük sapağından 2 km önce Gürece köyüne ulaştığınızda ve kalıntıların bulunduğu tepe, ana yolun kuzeyinde yer alıyor. Tepe üzerinde Helenistik Dönem’e ait burç kalıntıları gözlemlenebiliyor. Tarihçi Heredot, Telmissos’ta bulunan Apollon Tapınağı’nın bilicilikte oldukça ünlü olduğunu belirtir. Ne yazık ki, tapınaktan günümüze herhangi bir iz kalmamış.