İnsan Kaynakları Müdürü olan Leyla Genç, çocuk sahibi olan çalışanların saygı duyulan hikâyeleri olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor; “Yöneticinize; ‘Dokuzdan altıya kadar çalıştım ama şimdi çıkmam gerekiyor çünkü bebek bakıcısını sadece bu saatler arasında ayarlayabiliyorum’ dediğinizde eve giden de doğal olarak siz oluyorsunuz” diyor.
Sırada ise bu adaletsiz durumun peşini bırakmamış ve bir çözüm elde edene kadar sürecin sonuna kadar gitmiş bir kadın var. 40 yaşında bir bankacı olan Derya Arbaş çifte standarttan bunalmış ve konuyu insan kaynakları departmanına taşımış. “Başlangıçta birinin çocuğunun bale gösterisi olduğunda ve onlarla vardiyaları değişmemi istediklerinde bunu yadırgamadım ama sonra bu durum sıklaşmaya başladı ve bir yerden sonra da gerçekten can sıkıcı bir hal aldı” diyor. Derya, diğer çocuksuz iş arkadaşlarıyla birleşip, üst düzey yöneticisiyle konuşarak, bu zor süreci atlattıktan sonra herkes için adaletli çalışma saatleri olan bir mesai çizelgesi yürürlüğe koyulmuş.
Eskiden çok uluslu bir şirkette insan kaynakları yöneticisi olan, bugün ise kariyer danışmanlığı yapan Mirey Mizrahi’ye Derya’nın yaşadıklarını anlattığımda ise üst düzey yöneticiyle konuşmanın işe yaramış olmasına rağmen aslında en baştan kendi sınırlarınızı çizmenin ve bunu diretmenin önemini ve gerekliliğini vurguluyor; “Eğer iş arkadaşınız oğlunun futbol maçı için erken çıkmak zorundaysa, siz de kendi maçınızı yaratın. İşten her gün aynı saatte çıkmanızı gerektirecek bir kursa yazılın ama bununla birlikte işinizi de aksatmadığınızı gösterin. Ayrıca sizden daha kıdemli ama çocuksuz bir iş arkadaşı edinin ki patronunuza karşı size arka çıksın. Böylece siz de bir hayatınız olduğunu hatırlatmış olursunuz.”