SEKS & İLİŞKİLER

Adını Koyamadığınız Mutsuzluk Hallerinin Olası Nedenleri ve Çözümleri

Bazen olumsuz hislerimizin kaynağını ve nedenini bulmak oldukça zordur. Mutluluğunuza neden olan şeyleri kolayca tanımlayabilirsiniz. Bir kedinin sırnaşması, en yakın arkadaşınızın ummadık anda ettiği bir hediye, hoşlandığınız kişiden gelen bir mesaj, ebeveynlerinizin sırf siz seviyorsunuz diye yaptığı bir yemek… Mutlu anların kaynakları ne kadar belirgin öyle değil mi?

Oysa mutsuzluk çok daha derin ve kompleks nedenlerden kaynaklanabilir. Ve bu nedenlerle yüzleşmek oldukça zordur. İçimizdeki hakim, olur olmadık anlarda bizi yargılar. Bu nedenle mutsuzluğa neden olabilecek kıyaslama, kıskançlık, özgüvensizlik gibi belli başlı nedenlerle yüzleşirken kendimize olması gerekenden de kötü davranabilir, öz şefkatten uzaklaşabiliriz.

Bunu yapmamak için, mutsuzluklarımızın kaynağını dürüstçe ve şefkatli bir şekilde belirleyebilmemiz oldukça önemli.

İşte adını bir türlü koyamadığınız, ancak mutsuzluk diye tanımlayabildiğiniz içinizdeki o hissin en olası, en güçlü nedenleri ve çözüm olarak sunabileceklerimiz:

Neden: Kendinizi başkalarıyla kıyaslıyorsunuz.

Bu madde özellikle, sosyal medya aracılığıyla insanların hayatlarına daha yakından bakabilme imkanımızla birlikte en büyük mutsuzluk kaynaklarından biri haline geldi. Instagram’da gördüğünüz bir yaşıtınız hatta sizden daha genç birinin kazandığı para, gezdiği yerler, yaşadığı ilişkiler sizde ister istemez “benden bile küçük olmasına rağmen bunu nasıl yapabiliyor” düşüncesi yaratıyor olabilir. Okurken bile bunun ne kadar toksik bir fikir olduğunu görebiliyorsunuz, değil mi?

Çözüm: Bu kıyaslama hali daha da toksik olan kıskançlık halini beraberinde getiriyor. Oysa yapmanız gereken, herkesin bu hayatta bir yol belirleyip o yoldan geçtiğini ve bu yolda yaşadığı olumsuz çoğu şeyi kendi içerisinde yaşadığını hatırlamak. Mükemmel bir hayat yaşadığını düşündüğünüz o kişi, elindeki imkanları elde edene kadar ne zorluklarla karşılaştı, bilemezsiniz. Tıpkı sizin zorluklarınızı da sadece en yakınlarınızın bilmesi gibi düşünün. İyisi mi, siz sadece kendi hikayenize odaklanın. Başkalarının yaşadıkları size kıyas değil, hedef belirlemede yardımcı olsun. Ve bunu hayatınıza motivasyon olarak katın.

Neden: Sürekli olarak geçmişi düşünüyorsunuz.

Geçmiş kalp kırıklıklarınız, suya düşen hayalleriniz, yaralarınız, acılarınız, duyduğunuz yıkıcı cümleler… Tüm bu yaşanmışlıkları zihninizde takılı kalmış bir film rulosu gibi döndürüp duruyor olabilir misiniz? Böylece tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkan yanınız sizi mutsuzluğa iterek hayata karşı adım atmanıza engel oluyor olabilir mi? Bunu yaşayan o kadar çok kişi var ki!

Çözüm: Hayat ancak, siz geçmişle boğuşmayı bıraktığınızda akmaya başlar. Geçmişi bir çift ip gibi düşünün. Geçmişi ele aldıkça o bir çift ip ayaklarınıza dolanır ve sizi geriye çeker. Ancak ipleri salıp geçmişi affederek rahat bırakabildiğinizde adımlarınız serbestleşir. Böylece hayatta geriye değil ileriye bakarak koşabilirsiniz. Kalbinizi kıran cümleleri, ayrılıkları, utanç anlarınızı bir kenara bırakın. Bunlar kim olduğunuzu belirlemiyor. Ufak anlardan ibaretler ve yaşandılar. Önünüzdeyse bilinmedik, inşası tamamen sizin ellerinizde olan bir gelecek mevcut. Tamamen buna odaklanarak geleceğinizi şekillendirin. Geçmişin tamamen vakit kaybı olduğunu fark ettiğiniz anda gelecek önünüze tüm güzellikleri sunmaya başlayacak.

Neden: Gerçekçi olmayan hedefleriniz var.

Hedefler ve hayaller olmazsa olmaz. Sizi hayata bağlayan, geleceğe dair umut aşılayan hedefleriniz olması harika. Peki bu hayalleriniz ne kadar gerçekçi? Daha doğrusu; hayalleriniz için elinizden geleni yapıyor musunuz, yoksa kendinizi akışa mı bıraktınız? Kötü haber şu ki; hayat bir loto oyunu değil. Hiçbir şey yapmayıp çabalamadan hedeflerinize ulaşmanız ancak Hollywood filmlerinde görebileceğiniz bir senaryo.

Çözüm: Yüksek hedefler, büyük düşüşleri beraberinde getirir. Bu nedenle hayal kırıklıkları yaşamamak ve sabrınızı tüketmemek için aşamalı hedefler belirlemenizi öneriyoruz. Bebek adımları dediğimiz adımlarla hayallerinize giden yolu planlayın. 5 yıllık kalkınma planınız olmasın; 5 aylık ya da 5 haftalık planlarınız olsun. Ve o süreçte ana hedef için elinizden geleni yapın. 5 ayın ya da 5 haftanın sonunda yaptıklarınıza koca bir tik atmaktan daha huzur verici ve özgüven tazeleyici hiçbir şey olamaz! Bu hızlandırılmış motivasyonla 5 yıllık kalkınma planı olarak düşündüğünüz ana hedefinize 1-2 sene içerisinde kavuşmanız bile olası!

Neden: Kendi kendinizi daima olumsuz yönde eleştiriyorsunuz.

Yaptığınız en ufak bir hatada dahi kendinizi tek ayak üzerinde tahtaya mı çıkarıyorsunuz? Kendi kendinize en ağır eleştirileri, zaman zaman hakaret boyutuna ulaşan sözleri sarf ediyor; içinizdeki o asabi sesi bir türlü susturamıyor musunuz? Bunun en büyük nedeni, geçmişte sertçe eleştirildiğiniz anlar. Belki çocukluğunuzda, belki ergenlik çağlarınızda sürekli olarak eleştirildiğiniz ya da yaptıklarınızla kendinizi ispat etmeye çalıştığınız ortamlara denk geldiyseniz bu, yetişkinlik döneminde başkalarının cümlelerinden kendi iç sesiniz olarak ortaya çıkabilir.

Çözüm: Bu yaşanmışlıklar, sizde belli dönemden sonra “Herkesten önce kendi kendimi eleştirmeliyim. Bir yanlışım varsa bunu ilk ben fark etmeli ve düzeltmeliyim; böylece kimse beni eleştirmeye fırsat bulamaz” düşüncesi doğurabilir. Yaptığınız en ufak bir hatayı bile öz şefkatinizi yitirerek sert bir dille eleştirebilirsiniz. Oysa yapmanız gereken, sonsuz bir hata krediniz olduğunu fark etmek. İkili ve zıt düzende kurulu bu hayatta, doğrularınızın doğru olması için yanlışlardan da geçmeniz gerekir. İpten, tahta bir iskele düşünün; hani şu filmlerde denk geldiklerimizden. Bu iskele sallanır, bazı adımlarınızda tahtaları hiç de sağlam değildir; oynar ya da kırılırlar. İşte bu sallanışı ve kırılan tahtaları hatalarınız olarak düşünün. Sallanmaya odaklandığınız sürece vücutta kaslarınız daha da gerilir ve daha çok sallanırsınız; tıpkı negatife odaklandıkça daha çok hata yapacağınız gibi. Oysa yolun sonuna odaklanırsanız, hataları bir tecrübeden başka bir şey olarak görmezseniz adımlarınızı güvenle atarak dengeyi sağlayabilir ve sonuca varabilirsiniz.

Neden: Çevreniz negatif insanlarla dolu.

Hemen herkesin hayatında böyle bir kişi vardır. Birden fazla olmaları aslında çok da fark etmez. Tek bir negatif insan bile, eğer gerçekten yakınınızsa hayatınızı mutsuzlukla donatabilir. Sürekli olarak bir şeylerden şikayet eden, başkalarının kötülüğünden keyifle bahseden, dedikodu yaparken sınırı aşan bu insanlar size ancak mutsuzluk verecek, auranızı huzursuzlukla kaplayacaktır.

Çözüm: Böyle bir durumda çözüm oldukça değişkenlik gösterir. Hayatınızda böyle bir kişi varsa ve birbiriniz için çok da büyük anlamlar ifade etmiyorsanız birbirinizin hayatından çıkmanız en kolay çözüm olacak. Ancak bu kişiyle oldukça yakınsanız, başka özellikleri size değerli geliyorsa ya da uzun yıllar süren bir yakınlığınız olduğu için bu geçen zamana değer vererek sorunu görmezden geliyorsanız, bu kişiyi karşınıza alıp yapıcı bir dille konuşabilirsiniz. Bunu kendinizden ziyade, onun iyiliği için yapmanız en önemlisi. Çünkü aslında bu negatif tavır en çok da onda hasarlar bırakıyor. Bunun için zihnini pozitif şeylere yönlendirmesini sağlayabilirsiniz. Belki birlikte bir yaratıcı atölyeye katılırsınız veya yoga sınıfına yazılırsınız, ne dersiniz? Böylece birlikte mutlu anlar paylaşırken yeni hobiler de edinebilirsiniz.

Mutsuzluk gerçek bir girdap. “Nasılsa mutsuzum” diyerek bu girdapta kaybolmak da, nedenini bulup çözüme kavuşturmak da sizin elinizde. Şimdi karar verin: Pes eden mi olacaksınız yoksa gerçek bir savaşçı mı?