Instagram, Snapchat ve TikTok’ta kullanılan hazır “güzellik” filtreleri, görüntüde anlık tatmin sağlamalarının ötesinde uzun vadede kullanıcılara yönelik zararlı etkiler de yaratabiliyor. Çoğunlukla Eurocentric güzellik standartlarını vurgulamak üzere kullanıcıların yüzlerini değiştirmeleri sağlanarak beklentiler yeniden şekillendiriliyor.
Daha fazla kirpiğin eklendiği, burnun küçültülüp dudakların büyütüldüğü, yanakların pembeleştirildiği ve cildin pürüzsüzleştirildiği bu filtreler kullanıcıların gerçek hayattaki görünümlerine yeni bir boyut ekleyerek “sanal bir gerçeklik” perdesi açıyor. Bu durum, kullanıcıların kendi doğal görünümlerine olan güvenlerini sarsabiliyor ve gerçek hayattaki görünümleri ile filtrelenmiş sanal görünümleri arasında bir çatışma yaratıyor. Filtrelerin yarattığı bu idealize edilmiş görünüm standardıyla gerçek hayattaki görünümleri arasında büyük bir uyumsuzluk hissi doğabiliyor ve kullanıcılar kendi doğal görünümlerine yabancılaşabiliyor.
Sosyal medyadaki içerikleri her kaydırdığımızda sürekli olarak filtrelenmiş ve idealize edilmiş görüntülerle karşılaşmak, bireyler üzerinde pasif de olsa normatif bir baskı yaratabiliyor ve homojen bir güzellik algısı oluşturulmasına katkıda bulunabiliyor. “Instagram face” denilen bu ideal, Snapchat’teki köpekli ve çiçekli filtrelerin anlaşılabilirliğinin çok ötesinde bir izlenime sahip ve oldukça gerçekçi duran filtrelerle sağlanabiliyor.
Oluşturulan bu standartlara doğal ve filtresiz halleriyle ulaşamamanın getirdiği bir tür eksiklik duygusuyla kullanıcılar, filtreleri bağımlılık haline getirebiliyor. Bu versiyonlarını gerçek özdeşlikleri olarak görmeleriyle başlayan süreçte bireyler, kendi görünümlerini beğenmeme, kendilik değerlerinde düşüş ve hatta vücuz dismorfizması gibi durumlarla karşı karşıya kalabiliyorlar.
Dahası, uzmanlar, bu tür filtrelerin yoğun kullanımının düşük özsaygı, azalmış özgüven ve psikolojik sağlık sorunları üzerindeki olumsuz etkilerini de vurguluyor. Kullanıcılar, gerçek yaşamlarında filtrelerdeki idealleri yakalayamamaları durumunda ciddi psikolojik bunalımlar yaşayabiliyorlar. Bu süreçte ortaya çıkan duygusal sorunlar arasında depresyon, kaygı, izolasyon ve hayal kırıklığı da yer almaktadır. Bu olumsuzluklara maruz kalan kullanıcılar, çözümü genellikle kozmetik işlemler ve estetik cerrahide arıyor.
Kozmetik markaları da durumun yaygınlığının farkında olarak ancak filtrelerle sağlanabilen pürüzsüz cilt yapısı hayalini pazarlama stratejilerine entegre ediyor. “Ciltte filtre etkisi yaratıyor” şeklinde reklamı yapılan fondötenler, satış rekoru kırıyor.
Sosyal medya filtrelerinin bedensel güzellik algısına ve psikolojik etkilerine yönelik yapılan çalışmalara odaklanan bir araştırmada, Dr. Magavi, kullanıcıların filtre eklenmeyen fotoğraflarını paylaşmaktan utanç duyduklarını öğrendiğini ekliyor ve her yaş grubundan ve cinsiyetten insanın kendilerini filtrelenmiş versiyonları gibi görebilmek için estetik cerrahi istediğini söylüyor. Konuya yönelik araştırmalar da Dr. Magavi’yi haklı çıkarıyor ve sosyal medyanın estetik cerrahi trendlerini önemli ölçüde etkilediğini gösteriyor.
Bu konu birçok araştırmaya ilham olmakla kalmıyor ve güzellik filtrelerinin yasaklanıp yasaklanmaması gerektiği de tartışmalar arasında sık sık yer alıyor. Yeni bir teklife göre, 18 yaşın altındaki Avustralyalıların sosyal medya güzellik filtrelerine erişimi yasaklanabilir. Avustralya’nın alacağı karar, dünya genelinde de filtrelere yönelik bir etki yaratabilir gibi duruyor.
Kapak: @mariahcarey