Modanın kalıplarını kırmak ve sıradanın ötesine geçebilmek için arayışta olan gerçek tutkunlar için heyecan verici bir keşif zamanı geldi. Siz de herkesin dilinde dolaşan popüler markalardan sıkıldıysanız ve bu tekdüzelikten kurtulmak istiyorsanız, yelkenler fora diyerek moda denizinin en genç sahillerine doğru yola çıkıyoruz. Yenilikçi ve iddialı kimlikleriyle 2024 yılında yumurta kabuklarını çatlatan 5 marka ile minimalist çizgilerden renk cümbüşlerine kadar her tarza kapı aralıyoruz. Yükselişe geçen bu 5 yeni marka, etkileyici duruşlarıyla gönülleri fethederken size de gelecekte “Ben bu markayı bu kadar ünlenmeden önce bile takip ediyordum!” deme hakkını kazandırıyor.
Bettter
Moda dünyasındaki cevher avımızın ilk durağı Bettter oluyor. Ukraynalı tasarımcı ve moda direktörü Julie Pelipas, 2019 yılında kurduğu Bettter ile adeta tüm düzene meydan okuyor. Ancak her gün viral olan sokak stillerinden ve yeni trendlerden sorumlu olan biri olarak şimdi yeni markası ile daha aydınlık, sürdürülebilir ve temiz bir moda geleceği hedefleyen Pelipas, yine de kendini bir “yıkıcı” olarak etiketlemek istemiyor. “Kendimi gerçekten yıkıcı olarak adlandıracağım gün, Bettter sistemi küresel olarak kurulduğunda ve gerçekten Dünya için işe yaradığında, yani muhtemelen ben 80 yaşındayken olacak,” diyor. Azın çok olduğunu savunan marka kimliği ile, daha az ancak daha kaliteli ve sürdürülebilir satın alım vurgulanıyor. Pelipas’ın heyecanla bahsettiği sistemde, upcycling süreçlerini endüstriyel ölçekte uygulama teknolojisinin geliştirilmesi amaçlanıyor. Bettter, tüm moda markalarının bir yan ürünü olan stok fazlasını kurtararak ona yeni bir yaşam ve amaç kazandırıyor, malzemeleri akıllı tasarım algoritmaları ve Pelipas’ın terzilik konusundaki sezgisel ve becerikli yaklaşımıyla tekrar hayal ediyor. Böylece etik moda anlayışını tekrar vurgulayarak geri dönüşümü kutluyoruz.
Pelipas’ın moda direktörü olarak geçirdiği zaman boyunca aşırı üretim ve tekstil atığı gibi önemli konular üzerine eğilinse de, sürdürülebilir rutin çok daha kritik bir noktada durmaktadır. Bettter’ın marka kimliği için tüm bu etki anlayışlarıyla yola çıkarak sağlam bir zemin hazırlayan Pelipas, üst düzey dikiş becerilerinden de sonuna kadar faydalanıyor. NET-A-PORTER koleksiyonundaki terzilik, markasının imza stilini yansıtıyor: şık ama hoş bir şekilde serbest. Gri, ecru ve bej gibi yumuşak, solgun nötr tonlardaki ‘Hourglass’ kalıbındaki blazerlar ve yazlık kabanlar gevşek ve lineer bir tarz ile asılırken, ‘Lorca’ pantolonlar rahat ve akıcı bir hava estiriyor. Ayrıca mükemmel genişlikte pamuk-poplin gömlekler de koleksiyona dahil edilmiş. Moda etiğinde oldukça şeffaf bir duruş sergileyen Bettter markası için, her parça geri dönüşümünün ve üretim geçmişinin detaylarını sağlayan taranabilir bir ‘pasaport’ ile birlikte geliyor.
Destree
Bulunduğunuz her yerde dikkat çekmek istiyorsanız, sıradanlıktan uzaklaşan ve klasik Fransız tarzına oyunbaz bir dokunuş katan Destree, sizin için mükemmel bir seçenek. Farklı kesimleri, renk kullanımındaki cesareti ve marka kimliğinin temsil ettiği sanatsal vizyonu ile Destree radarınızda olmayı kesinlikle hak ediyor. Géraldine Guyot-Arnault ve Laetitia Lumbroso tarafından 2016 yılında yaratılan bu Paris doğumlu hazır giyim ve aksesuar markası, Guyot-Arnault’un özellikle hayran olduğu çağdaş sanat dünyasından ilham alarak his yüklü ve ifade dolu bir renk paletiyle adeta resim yapıyor. “Renk seçimlerimiz, sanat ve moda arasında bir diyalog, her renk kendi hikâyesini bizlere anlatıyor,” diyor, özellikle canlı fuşyaları, zengin terakotaları ve markanın imza yeşilini seçmeyi çok sevdiğini ekliyor. “Bu seçimler, sanatsal vizyonumuzu temsil ediyor ve yaratımlarımız aracılığıyla iletmek istediğimiz duyguları iletiyor.”
Sanat ve modanın kesişim noktasının tam ortasında duran Destree, sizlere bir portrenin başrolü gibi hissettiriyor. Son koleksiyon için Amerikalı-İrlandalı sanatçı Sean Scully’nin fırça darbelerine duyulan hayranlık, özellikle ruby ve yeşil ‘Irving’ eteği gibi parçaları yapmak için kullanılan çarpıcı çizgili bir kumşın seçimine esin kaynağı oldu. Scully’nin çizgilerinin ve renk kullanımının marka vizyonuyla örtüştüğünü vurgulayan Guyot-Arnault, bu durumun giysilere dinamizm ve yapı hissi kattığını da ekliyor. Ayrıca Barbara Kruger’ın çalışmalarıyla “karşıtlık” temasının sahneye alınması, kolaj tarzına referans oluyor ve peluş kadifelerle sert satenlerin siyah ve beyaz renklerde yoğrulmasına yol açıyor.
Destree’de renk paletinin cesur dışavurumunun yanı sıra, güçlü kollara da bariz bir takıntı dikkat çekiyor. Vintage silüetlerden ilham alan marka, “Amoako” tasarımlarıyla ün kazanıyor ve bu tasarımlardaki balon kol kullanımını da gözden kaçmıyor. Sadece giysilerin değil, markanın deri çantalarının da kalpleri fethettiği bir gerçek. Blanca Miró Scrimieri’den Natalie Lim Suarez’a kadar moda ikonlarının taşınan bu çantalar, çiçek ve kenar süsleme sanatının Fransız tarzına saygı duruşu niteliğindedir.
Róhe
Minimalizmi benimseyen sadık takipçiler için, Róhe tasarımları adeta görsel bir şölen sunuyor. Çağdaş bir bakış açısıyla terziliği yeniden tanımlayan marka, zanaat ve yeniliğin sanatsal bir toplulukla buluşmasına olanak tanıyan çok disiplinli bir felsefeyle öne çıkıyor. 2021 yılında Amsterdam’da bir pandemi bebeği olarak dünyaya gelen Róhe, Marieke Meulendijks ve Maickel Weyers’ın ortak akıl ürünü. Hollanda tarihinden ve tekstillerinden öğelerle zenginleştiriliyor, başkentin sanatsal mirasından sonsuz ilham alıyor. Hollanda’nın zanaat ve sanatına kutsal bir önem atfeden kurucular, bunları tasarımlarına da yansıtıyor.
Tasarım sürecimizin ilk adımı, kumaşın kaynağıdır; önceki üretimlerden kalan veya hiç kullanılmamış kumaşları gözden geçirir ve onlarda yeni, uzun ömürlü nitelikler ararız,” diyor Meulendijks. “Seçtiğimiz malzemeler, çevre, kalite ve bu nedenle Róhe giyimlerinin ömrü üzerinde büyük bir etkiye sahiptir,” diye ekliyor ve marka için sürekliliğin oldukça önemli bir faktör olduğunu, güvenilir liflerle çalışmaya devam edeceklerini ortaya koyuyor. Temiz ve modern görünümün önceliklendirildiği dizaynlarda, kişisel vurgu için güçlü bir duruş sergileyen kalıplar da dikkat çekiyor. Elbette ki, giysilerdeki özen ve temiz görünüm Róhe ev ürünlerine de sorunsuz bir şekilde yansıyor ve Hollanda’nın tarihi zanaat becerilerini evlerimizde yansıtmaya da olanak sağlıyor
Marie Adam-Leenaerdt
Oldukça prestijli bir sanat ve tasarım okulunda eğitim aldıktan sonra Givenchy ve Balenciaga gibi iki büyük moda evinde pişerek yeteneklerini geliştiren Marie Adam-Leenaerdt, Şubat 2023’te kendi adını taşıyan markasını başlatıyor. Kendi zamanının geldiğini hisseden ve içgüdülerine güvenmeyi tercih eden Marie, “risk yoksa ödül de yok” diyor ve tasarımlarını ilk kez Paris Moda Haftası’nda sergiliyor. Bu cesur hamleden başarı kazanan yeni marka, hız kesmeden gelecek defileleriyle popülerliğini muhafaza etmeye devam ediyor. Belçikalı genç tasarımcı Marie Adam-Leenaerdt, geleneklere meydan okuyan yapısıyla normları kırmayı hedefliyor ve gündelik olan nesnelere yepyeni perspektifler katarak algıda bir çığır açıyor. “Markanın amacı, şaşkınlık yaratmak, duyguları çağrıştırmak ve parçalarını belirli bir mevsime bağlamak yerine zamanı ve nesilleri aşmak,” diyor ve kıyafetlerinin mobilya tasarımı gibi düşünülebileceğini ekliyor. İç içe geçen tasarımları adeta bir puzzle etkisi yaratıyor ve yaratıcılığa ket vurulamayacağına dair çok net bir kanıt sunuyor. Yapısal çözümleme ve çok yönlülükle oynayan tasarımlar, takım elbise kumaşından kesilmiş ters çevrilebilir etekler, buruşuk trençkotlar, uçuşan pelerin tarzı bluzlar ve mükemmel kesilmiş yün pantolonlar, bu yükselen yıldızın ilk NET-A-PORTER koleksiyonunda yer alıyor. Tasarımlar yalnızca göze değil, akla da hitap ediyor ve bir oyun alanı işlevi göstererek moda tutkunlarını giydikleri üzerinde düşünmeye ve parçaları sınırları göz ardı ederek sınırsızca değerlendirmeye sevk ediyor.
Agmes
Yalnızca dış güzelliğe değil, kalpten gelen duygulara ve taşınan anlama önem veren Agmes, bu yüzden mücevher tasarımlarında adeta bir güneş gibi parlıyor. Heykelsi modern miraslar yaratma amacı güden bir marka olan Agmes, 2016 yılında iki kardeş tarafından kuruluyor. Duyguların yönlendirmesine önem veren bu mücevherat markasının kurucu ortağı olan ve şu anda aktif olarak işleten Morgan Lang, ebeveynlerinin ve büyük ebeveynlerinin giydikleri parçaların arkasındaki seyahat, keşif ve romantizm hikayelerini paylaşarak mücevherle olan bağını sevgiyle beslemelerinin de ilham alındığını vurguluyor. “Annem mücevherlerini ve arkasındaki anılarını benimle paylaştıkça, sadece güzellikleri değil, her parçanın arkasındaki
duygu ve temsil ettiği şey konusunda daha derin bir aşka düştüm,” diyor Lang ve müşterilerinin Agmes’in parçalarını benzer hikayelerle taşımalarını umduğunu ekliyor.
Lang’ın el yapımı tasarımları New York’ta geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak ve mümkün olduğunca sıfır atık yaklaşımını benimseyen küçük bir zanaatkar mücevherci ekibi tarafından yerel olarak hayata geçiriliyor. Dünyaya daha fazla atık eklemeden elde olanı sevgiyle yeniden yoğurmanın peşinden giden marka, ürün sürecinin her adımında kalite ve etik standartlara dikkat etmek için aktif bir rol oynuyor. Agmes tasarımlarının her birinin ölçeği, dokusu ve ağırlığı vücutla ilişkisi gözetilerek dikkatlice belirlenir, bu nedenle en ağır parçalar bile giyildiğinde şaşırtıcı derecede hafif hissettirir.