Devir kitabında 12 Eylül konusu vardı. Ülkenin şimdiki durumu size ‘İnsanın kitap yazası geliyor’ dedirtiyor mu?
Devir’i yazmamın sebebi tarihin devretmesiyle ilgiliydi zaten. Türkiye’de siyasal ve sosyal krizler devrediyor, kitabın adı da buradan geliyor. Zalim bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Bu beni oldukça üzüyor.
Peki, şu zamanlarda Türkiye’de roman yazmak, siyasal ve duygusal bir baskı altında diyebilir miyiz?
Baskı değil fakat durmadan bir şeylerin olduğu bir yerde konsantre olmak ve farklı düşünmek çok zor. En azından benim için öyle… Ben ülkede bu kadar şey olurken kendimi soyutlayıp sanat yapmayı beceremiyorum. Çok zor çünkü bu kadar olay bombardımanının altında yazı yazmak mümkün değil.
Kitap sayfamızdaki ‘Hayatımın Kitapları’ bölümünde, yazdıklarınızı hatırlıyor musunuz? Listede Niteliksiz Adam (Robert Musil), Romancının Romanı (J.M. Coetzee), Zorba (Nikos Kazancakis) ve Sait Faik Abasıyanık’ın bütün hikayeleri vardı. Liste sizin için hâlâ aynı mı?
Liste değişmez ama o listeye beş ayrı isim daha ekleyebilirim. Onları söylerken yakın bir arkadaşımın ismini söylemiş gibi oluyorum. Okuldan eve dönerken Sait Faik okumayı daha fazla bekleyemediğim için koşardım. O hissi çok az kitapta yaşıyorsunuz.
Asıl konumuza gelelim… Hem edebiyatta 20. yılınız hem de Can Yayınları 13 kitabınızı yeniden piyasaya çıkarıyor. Okuyucular kitaplarınızı ellerine aldıklarında nasıl farklılıklarla karşılaşacak?
Kitaplarımın Can Yayınları’nda yayınlanması Küçük Kara Balık’ın eve dönmesi gibi bir şey. Nasıl değişikliklerle karşılaşacaklarına gelirsek; 15-20 yıldır kapaklarımı hazırlayan Utku Lomlu ile yine çalıştık. Bu sefer farklı çalışmalar oldu. Ben sevdim ama insanların tepkilerini merak ediyorum