Bundan yola çıkarak ‘Edebiyat el değiştirdi’ diyebilir miyiz?
Eskiden her şeyi çok daha ciddiye alıyorduk. Şimdi ise Türkçe’yi doğru kullanmak bile önemsiz. Bundan rahatsız olmak bile snob bir davranışmış gibi görülüyor. İmla işaretlerini bilmemek normal karşılanıyor. Ama kendi dilini konuşamaz, yazamazsan ya da iletişim kuramazsan delirirsin. Bırakın edebiyatı, günlük hayatta insanların dertlerini ifade edemedikleri için iletişim kuramadığını görüyorum. En popüler konu âşık olmak bile, Türkçe olmadan olmaz. Konuşma diye bir şey kalmadı zaten. Ya selfie çekmek ya da emoji kullanmak var.
Daha önce bir araya geldiğimizde sizden bir konu başlığı seçmenizi istemiştim. Siz de ‘tercüme’ kelimesini seçerek bununla ilgili çok güzel bir yazı yazmıştınız. Kitaplarınız yurt dışında da okunuyor. Oradaki okuyucularınızdan nasıl yorumlar alıyorsunuz? Anlatmak istediğiniz duyguları hissettirebildiğinizi düşünüyor musunuz?
Hem de şaşırtıcı bir şekilde… Düğümlere Üfleyen Kadınlar’da çok yaşanıyor bu durum. Türkiye’de yarattığı etki neyse, yurt dışında da bunu görüyorum ve çok hoşuma gidiyor. Bir kitabı herkesin aynı derecede anlaması için yalınlaştırıyorum yazdıklarımı.
Bazı duygular sadece bu ülke için geçerli, başka bir ülkede anlaşılacak şeyler değil. Tüm bu duyguları çıkardığında ise hikâyenin ne kadarı kalıyor ki? O yüzden süslemelerden kurtulmaya başlıyorsun ve geriye çıplak bir hikâye kalıyor. Hiç kimsenin etkilenmeyeceği bir şey çıkıyor ortaya ama bunu güçlü bir şekilde yaparsan, tüm dünyaya hikâyeni anlatmış oluyorsun.