Hep olumsuz yanını sorarlar… Bu sefer ben de bu ülkede kadın yazar olmanın olumlu yanlarını sormak istiyorum.
Hayatı nasıl yaşadığına bağlı. Eğer görünür olmak istiyorsan kadın yazar olmanın olumlu bir yönü var. Benim buna bayıldığım söylenemez ama kolay görünür oluyorsunuz. Görünür olanların dünyasında yaşıyoruz.
Burada görünmeyen bir şeyin yeri yok ama zamanın ruhuna kızmak da bir yöntem değil. Bir de kadın olunca ‘duygu’ denen şeyden bahsetmek daha kolay. Edebiyat her ne kadar başka şeylerle ilgili olsa da, özünde duyguyu barındıran bir şey. Ben hep kadın yazarların esas hikâye anlatıcıları olduğunu düşünürüm. Erkek egemenliğinin olduğu bir edebiyat içinde olsak da Türkiye’de de, dünyada da esas hikâye, anlatıcı kadınlardır.
Bir yerde erkek dramlarının kadın dramlarından daha çok ilgi çektiğini söylemişsiniz. En çok kadının dramının yaşandığı ülkede bu bir çelişki değil mi?
Evet, çünkü üzgün erkeklerin olduğu bir edebiyat oluştu şimdi. Erkek edebiyatında melodramlı bir hava var. Erkeklerin trajedisini çok iyi anlatan az yazar var ve kadının dramını sanki önemsizmiş gibi gösteriyor. Erkeklik imajını doldurmak zor bir şey belki ama biz kadınlar da kendi imajımızı doldururken aynı zamanda başka işler de yapabiliyoruz.
Bir kitabevine girdiğinizde çok satanlar bölümüne bakıyor musunuz?
Tabii, insanlar ne okuyor diye merak edip bakıyorum.
Peki, burada yer alan kitaplara göre nasıl bir okuyucu profili görüyorsunuz?
Ülkede bir ruhsal problem olduğunu görüyorum. Raflara baktığınızda Allah’a yakın kitaplara, new age (alternatif ruhsal gelişim kitapları) kitaplarına ya da komplo teorisi içeren kitaplara yöneliyorlar. Belli ki ülkenin bir sıkıntısı var…