Sanat

AŞK VE KAOTİK ÖZGÜRLÜK

image-71-1024x575 Aşkı anlama çabasında, Schopenhauer’un sözlerini dikkate almamak konunun özünü gözden kaçırmak demektir. Nitekim ortaya koyduğu aşk teorisinde(10) insan eylemlerini üstün ideallerin değil de zevklerin yönlendirdiğini ileri sürmüş, cinsel zevki zevklerin en üstün noktası olarak görmüş ve aşkı insan davranışlarının temelini oluşturan cinsel içgüdüye, yani “libido”ya bağlayarak, “Aşk yoktur, libido vardır,” diyen Freud’a göre de Schopenhauer insanlara cinsel eğilimlerinin hangi ölçüde belirlenmiş olduğunu göstermiştir.(11) Aşkı, doğanın gizli amaçlarına ulaşmak için insanlara oynadığı bir oyun olarak gören Schopenhauer için söz konusu gizli amaç neslin devamını sağlamaktır. Bu oyunun, hilenin tuzağına düşen insan doğanın isteğine boyun eğmekte, çocuk yapmaktadır. Üstelik bunu kendi istediği için yaptığını sanmaktadır. Gerçekte bunu isteyen doğadır. Bu durumda âşık olup çocuk yapan insan, aslında çocuk yapmak için âşık olmakta, fakat âşık olduğu için çocuk yaptığını sanmaktadır. Oysa hiçbir ağaç çiçek açmak için meyve vermez, meyve vermek için çiçek açar. Nitekim başvurulması gereken bir diğer güçlü ve ünlü filozof Baruch Spinoza’ya göre de biz bir şeyin iyi olduğunu zannettiğimiz için o şey bizim arzularımızın objesi olmaz, tersine onu istediğimiz, arzu ettiğimiz için onun iyi olduğunu zannederiz. Doğa neden böyle bir hileye başvurmakta, insanı aldatmaktadır? Çünkü doğa insana da sonlu bir yaşam biçmiştir. Ve büyük oyununu sonsuza dek sürdürebilmesi için insanın da yaşamı sona ermeden önce, doğaya yeni oyuncular armağan etmesi gerekmektedir. İnsan neden bu hileye boyun eğmektedir? Çünkü insan derinlerinde yankılanan ve karanlık fırtınalar koparan sonlu olduğu gerçeğinin bir zorunluluk olduğunu bilmektedir. Sonlu olma halinin acısını artıransa kaçınılması imkânsız olan sonun isteğe bağlı olmaması, zorunlu olmasıdır. Zorunlu, zorla yapılan şey ve zorlama anlamına gelir. Arzuya ve bilinçli seçime karşı çıkan, onlara engel olan şeydir. Bundan dolayı da o acı vericidir. Zorunluluğun doğurduğu her eylem doğal olarak üzücüdür. Zorunlulukta sert, yolundan döndürülemez bir şey vardır. Zorunluluk insanın seçmesi, tartması, ölçüp biçmesinden doğan hareketine karşıt olan bir şeydir. İnsan acı veren, üzücü olan sonlu olma halinin zorunluluğunu aşmanın yolunu bulmaya çalışmakta, sonsuzluğun kapılarını aralayacak anahtarı aramaktadır. Zorunlu olan ölüm, aslında sadece insanın değil, tüm canlıların kaçınılmazıdır. Fakat yalnızca insan farkındadır, sadece insan bu zorunluluğun bilincindedir.