MAYO: MISSONI/ BEYMEN, CEKET: MINK PINK/ WEPUBLIC, KEMER: VINTAGE İSTANBUL, KOLYE: ZARA GÖZLÜK: EYEPETIZER, SANDALET: NOMADIC REPUBLIC
Biraz geçmişe de gitmek istiyorum. Bu işe ilk nasıl başladın?
Aslında tüm bu oyunculuk sevdası abim sayesinde başladı. Çünkü ağabeyim evde hep küçük el kamerasıyla dolaşırdı. Hep bir şeyler çekerdi ve ben de onun ilk oyuncusuydum.
Yönetmen mi ağabeyin?
Senarist. 20 yıldır Amerika’da yaşıyor. Amerikan vatandaşı oldu. Her şey onun vasıtasıyla oldu. “Şimdi üzül, şimdi kız, şimdi ağla” diyerek küçük yaşta beni oyunculuğa yöneltti. Sonrasında aileme “Oyunculuk mu okusam?” dedim ancak babam çok yanaşmadı. “Sen normal bir bölümde oku sonra istersen oyunculuk yaparsın” dedi. Ondan sonra üniversitenin son senesinde kuzenim Helin sayesinde bir ajansa kaydoldum. Üniversitede dersi ekip ya da sınavdan çıkıp deneme çekimine gidiyordum. 50-60 deneme çekimine gitmişimdir. Tamamen o anı yaşamak için gidiyordum. Eğlenceli geliyordu bana. İlk deterjan reklamında oynadım, kimse hatırlamıyor. Sonra bir kahve reklamı oldu, sonra kek reklamı… Öyle başladı. O reklamlardan sonra hemen bir sinema filmi geldi. Ama ben cesaret edemedim.
Hangi filmdi?
Kampüs’te Çıplak Ayaklar. Cansel Elçin çekmişti. Ben cesaret edemedim çünkü oyunculuk deneyimim yoktu. Reklam oyunculuğuyla filmde rol almak çok başka şeyler. Sonra dizi teklifi geldi. Görüşmeye gittim ve bir anda oldu. Dizi devam ederken, Cengiz Semercioğlu’nun programına katıldık. Programa giderken dizinin kaldırıldığını öğrendik. “Demek ki oyunculuk benim için buraya kadarmış” dedim. O kadar mutsuz olmuştum ki… Cengiz Bey tatlı bir şekilde; “’O zaman diziler neden bu kadar çabuk tüketiliyor, bunu konuşalım” dedi. Sonra “Acaba ben ne yapsam? Yurt dışına mı gitsem?” gibi düşünceler belirdi bende. Menajerim peşimi bırakmadı ve kendime inanmam için çok güzel şeyler söyledi. Oyunculukla ilgili kendime güvenmemde bana çok yardımcı oldu. Sonra Kavak Yelleri dizisinde konuk oyunculuk yaptım. Aynı zamanda Melekler Korusun dizisinde oynuyordum. Melekler Korusun benim için okuldu. Çok farklı bir diziydi. O bittikten sonra gerisi geldi zaten.
Ünlü olmanın kuralları olduğunu düşünüyor musun?
Şimdi ben bir spor hocası olsam, hayatımı ona göre yaşamam gerekir. Ertesi gün dersim olsa o gece dışarı çıkmam, uykuma, beslenmeme dikkat ederim. Oyunculukta da biraz öyle… Ünlü olmak değil de mesleğimin getirdiği bazı şeylere dikkat etmeye başladım, diyebilirim. Sağlığıma, uykuma, cildime daha fazla dikkat ediyorum.
Yolda insanların görünce seni tanıması, gece bir yerden çıkınca kameraların ışıklarını yakması… Bu süreçlerde neler yaşadın, neler hissettin? Şaşırdın mı?
Şaşırmak değil de kırıldığım zamanlar oldu. Ben iyi niyetli bir harekette bulunduğumda, cevap verdiğim soruların ya da röportajda söylediklerimin tamamen farklı lanse edilmesi beni çok kırdı. Çünkü ‘konuşsan bir türlü, konuşmasan bir türlü’ durumuna geliyorsun bir süre sonra. Kötü niyeti hissediyorsun. Hep bir açığının aranması, kötü hâlinin beklenilmesi… İyi bir şey yaptığında az yer verilirken, ‘Bir mekândan alkollü çıktı ve dengesini kaybedip düştü’ haberini büyük görmek üzücü oluyor. Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Yaptığın iyilik bir süre sonra alışkanlık hâline geliyor.
Ben hep başından beri ılımlı, olumlu, sıcak ve samimi bir insandım. Hâlâ da öyleyim ama ben artık büyüdüm. Bazı konularda tahammüllerim azaldı. Artık duygularımı daha rahat ifade ediyorum, içime atmak istemiyorum. Eğer bir gün koşuşturuyorsam, acelem varsa ve sen suratıma fotoğraf makinesini yapıştırıyorsan sana sert tepki verebilirim. Kişisel algılamamak lazım… Hiçbir zaman yapmacık olamadım. Bulunmak istemediğim bir ortamda faydamı sağlayacak bir durum varsa sabrederim. Ama burada kötü niyet görüyorsun.
Ailen bu konuyla ilgili ne düşünüyor?
Evet, ben Özge Özpirinçci kimliğimle ünlüyüm. Ama ben aynı zamanda annemin, babamın çocuğuyum. Anneannemin, babaannemin, dedemin torunuyum. Kuzenlerimin kuzeniyim. Erkek arkadaşımın sevgilisiyim. Erkek arkadaşımın ailesinin oğullarının sevgilisiyim. Çok fazla bağlantı var. Ve yaptığın en ufak harekette sen o bağlantıyı kırıyorsun. Annem, ilk ünlü olduğumda sosyal medyadaki haberleri okumaya başlamıştı. “Bak gördün mü senin için ne yazmışlar?” diyordu. Annemi telkin etmeye başladım önce. Sonra onun da kabuğu sertleşti. “Öyle yazmışlar, ama ben biliyorum öyle olmadığını” demeye başladı. Bir de ben hayatı gizli kapaklı yaşayamam. Canım o gün pijamayla dışarı çıkmak istiyorsa, pijamayla çıkarım. Ben o proje hayatını yaşayamam.