Hermès Parfümleri’nin Kreatif Direktörü Christine Nagel, markanın tarihindeki ilk şipre parfümüyle sınırları zorluyor. Bu benzersiz koku, zarafeti ve gücü bir araya getiriyor. Kelebek zambağının sofistike dokunuşu, mucize meyvesinin taze ve beklenmedik notalarıyla buluşuyor. Sıcak meşe ağacı ve yoğun paçuli notalarıyla harmanlanan bu kompozisyon, ciltle buluştuğu anda zamansız bir imza bırakıyor; adeta duyusal bir hikâye yazıyor.
Duyusal bir isim: Barénia
Hermès’in simgesi haline gelen Barénia derisi, bu parfümün ruhunu simgeliyor. Zarif dokusu ve ciltle olan kusursuz uyumu, markanın özüne işaret ediyor. Barénia, enerjiyi kucaklayarak cesareti yansıtırken, Hermès’in şipresinin ruhunu taşıyor. Bu parfüm, modern kadının zarafet ve güçle harmanlanmış imzası olarak ortaya çıkıyor.
Collier de Chien’in ilham veren özü
Hermès’in ikonlarından biri olan Collier de chien bilekliği, özgürlüğü ve bağımsızlığı simgeliyor. 1920’lerin coşkusunu yeniden hatırlatan bu zarif tasarım, şimdi ilk kez bir parfüm şişesine ilham veriyor. Deri ve metalin şık birleşimiyle hayat bulan bu parfüm, bir kadının zarafet ve özgüvenini yansıtıyor.
Cezbeden bir seri
Barénia’nın büyüleyici şişesi, zarif grafiklerle süslenmiş bir kutuda sunuluyor. Cesur kırmızı harflerle yazılmış ismi ve Hermès’in simgesi H harfiyle birleşen metalik detaylar, parfümün gücünü ve zarafetini vurguluyor. Barénia serisi, şipre kokusunu vücuda taşıyan parfümlü vücut kremi ve parfümlü sabunla genişliyor, Hermès kadınına duyusal bir deneyim sunuyor.