Bu soru Fransız yönetmen Coralie Fargeat’ın The Substance filminde yer alan gizemli gençlik iksirinin sloganı olarak karşımıza çıkıyor. Daha iyi bir versiyon ne demek? Bu versiyon, kendi seçtiğimiz bir yol mu, yoksa erkek bakış açısıyla üzerimize yüklenen bir ideal mi?
Yılın en dikkat çeken filmi The Substance kadın bedeni ve kimliğinin, erkeklerin isteklerine göre şekillendiği dünyaya dair sorgulama alanı açarken, kadınların bedenleriyle ilgili katlanmak zorunda kaldıkları acı deneyimleri deşifre ediyor.
Televizyonda Jane Fonda tarzı aerobik şovları sunan 50 yaşındaki Hollywood yıldızı Elisabeth Sparkle (Demi Moore), karikatürize bir erkek temsili olan patronu tarafından daha “genç ve güzel bir alternatif” ile değiştirilmek istenirken, tesadüf eseri enjekte edilebilir illegal bir ilaçla tanışıyor.
İlaç Elisabeth’in bedenini ikiye bölerek, kendi omurgasından Sue (Margaret Qualley) adlı daha genç bir versiyonunu yaratmasını sağlıyor. Genç, güzel ve hırslı Sue hayata hızla başlayıp Elisabeth’in şovunun yeni sunucusu olarak görevi devralıyor.
Sue’nun bedeni endüstri için yeni bir tüketim nesnesine dönüşürken, Elisabeth’in patriyarkal düzenin içinde sıkışmış karakteri, kendi kimliğini ve varoluşunu sorgulamaya başlıyor.
Filmde Sue ve Elisabeth’in birbirlerine ve kendilerine karşı durmadan devam eden çatışması ve eziyeti, bir kadının bedeniyle ne yapması ve ne yapmaması gerektiğinin söylendiği dünyada yaşamanın David Cronenberg tarzı imgesel bir anlatımı.
The Substance, “Hiç kendinizin daha iyi bir versiyonunu hayal ettiniz mi?” sorusuyla beden ve kimlik algılarımızın derinlerine inmeye cesaret eden bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Yönetmen Coralie Fargeat erkek egemen sistemin bir parçası olan güzellik endüstrisinin kadınları nasıl şekillendirdiğini çarpıcı bir şekilde sorguluyor.
Fotoğraflar: Mubi‘nin izniyle