Kadın Sorunları

Müşterek kadınlık halimiz

Seda Yılmaz’ın “İşte Bu Benim Bedenim” isimli kitabı, kadınları müşterekleştiren bir konuyu odağına yerleştiriyor: güzellik ve beden algımızı. Öz şefkat, beden olumlama, sezgisel beslenme gibi kavramları bir rehber niteliğinde sunduğu kitabında kendimize alan açmamız için seslenen yazarla kitabını ve kadınlık hallerimizi konuştuk. Biraz kendinden ve moda endüstrisindeki yolculuğundan bahsedebilir misin?  Çocukluğumdan beri modaya ve giysilere ilgim vardı. Uzun yıllar moda dergilerinde çalıştım. İlk kitabımda hayatımın bu dönemini uzun uzadıya anlattım. Feminist hareketle tanıştıktan sonra moda ve güzelliği bir baskı aracı olarak gördüğüm, her ikisine de mesafelendiğim bir dönem oldu. Bu tabii tepkisel bir durumdu. Zaman geçtikçe her şey kendi içinde bir dengeye oturdu. Hala modayla ilgili olsam da eskisi kadar çok moda yazıları yazmıyorum. İlgi alanlarım da biraz değişti. Modanın bedenle alakası üzerine hep düşünürdüm. Şimdilerde yazdıklarım aracılığıyla birileriyle duygudaşlık ve müştereklik kurmayı önemsiyorum. Dış görünüşümüzle ilgili bizi mutsuz eden ne varsa birlikte bulmak, yüzleşmek, çözmek gibi dertlerim var. Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdin? Seni 16–25 yaş arası genç yetişkin okur kitlesi için bir kitap yazmaya yönlendiren neydi?  Ergenlik bedenle ilgili sorunların yoğunlaştığı bir dönem. Özellikle kız çocukları için beden ve güzellik algısı açısından çok zorlu geçiyor. Ben de bunu göz önünde bulundurarak onlara rehberlik edecek bir kitap yazmaya karar verdim. Genç kızlara hitap ediyor olsa da aslında her yaştan kadının okuyabileceği bir kitap yazdığımı düşünüyorum. Bedenin ve dış görünüşünle ilgili algın, farkındalığın zaman içinde nasıl gelişti ve değişti? Ergenlik döneminde zayıf olmama rağmen lise ve üniversite yıllarında bedenim çok değişti. Epey kilo aldım ve bu yüzden hep bedenimle mücadele ettim; zayıflamaya çalıştım. Diyet yapıp durdum. İstemediğim halde spor salonuna gittim. Kendimi ve bedenimi kontrol etmek konusunda uzmanlaştım neredeyse. Moda sektöründe çalışmak da gözümü eğitti. Bedenimde kusur görme ve bunları düzeltme eğilimim arttı. Zamanla içimdeki yargılayıcı sesi bastırmayı öğrendim. Bedenimi olduğu gibi kabullenmeye doğru yol aldım. Beden algımız yaşla birlikte değişiyor elbette. Bugün bedenimi anlamaya çalışıyorum. Başka kadınlarla sık sık konuşuyorum. Onların bedenleri ve güzellik idealleriyle ilgili düşüncelerini dinliyorum. Beni en çok etkileyen ve güçlendiren bu oluyor. Peki erkeklerin de bu dayatmaları yaşadığını düşünüyor musun?  Tabii ki erkekler için de çeşitli idealler var. Onlardan da belirli kalıplara uymaları bekleniyor. Kaslı, uzun boylu, geniş omuzlu erkek makbul kabul ediliyor mesela. Ama kitapta da bahsettiğim gibi kadınlar için yaratılan güzellik standartları çok daha yaygın ve kültürün içine işlemiş durumda. Reklam panolarından filmlere her yerden kusursuz güzellik mesajı alıyoruz. Bir yandan beden olumlama hareketini konuşuyoruz, bir yandan da zayıflama iğneleriyle zayıflık da tekrar yükselişe geçmiş gibi görünüyor. Bu ikilem hakkında ne düşünüyorsun? En büyük sorunlardan biri bu tür birbiriyle çelişkili mesajlara maruz kalmamız. Bir taraftan “Her halinle güzelsin” mesajı veriliyor. Bir taraftan da güzelliğin hala çok değer verilen bir şey olduğunu görüyoruz. Özellikle genç kızlar için bunun kafa karıştırıcı olabileceğini