Moda ve dansın birleştiği en önemli nokta “sergileme”. Dans ve moda birleştiğinde ise performatif bir aidiyeti nitelerken modanın dansla aramızdaki ilişkiyi tamamlayıcı görevini keşfediyoruz. 2023 yazı ve onu takip eden sonbahar-kış koleksiyonlarıyla modada dansın izini, ortamdaki tüm ışığı üzerine çeken parçalarla sürmek mümkün.
80’ler disko kültürünü özgün pop tarzıyla birleştiren çağdaş yorumuyla, Spotify’da tüm zamanların en çok dinlenen albümlerinden ikisine sahip olan, dans ve diskoyla özdeşleşen Dua Lipa, aslında hala ne kadar çok dans etmeyi ve mutlu müzikler dinlemeyi sevdiğimizi bize hatırlatıyor. Tüm bunları düşünürken Dua Lipa ve Versace iş birliğiyle ortaya çıkan La Vacanza koleksiyonunun ‘party-girl’ temasını tekrar trendler arasına sokması ise şaşırtıcı değil.
Yine Versace podyumlarına dönecek olursak ‘metal mesh’ parçaların, zarif ve ışık saçan görüntüsünün her haliyle bir kutlamayı ve kutlamanın olmazsa olmazı dansı hatırlattığını söylemek de mümkün. Versace defilesine, anonsla çıkan Vittoria Ceretti’nin üzerindeki ‘metal mesh’ tasarım sayesinde tüm dikkatleri üzerine çekmek için aslında bir anonsa ihtiyacı olmadığını da bu vesileyle vurgulamış olalım.
Chanel’in Resort koleksiyonundaki motto ise oldukça belirgindi; “Chanel’de herkes bir yıldızdır ve bunu kanıtlayan ışıklı topuklu ayakkabılardır.” Şovdan önce misafirlere dağıtılan kartlarda yazan bu cümle, kıyafetler aracılığıyla kazanılan ilgi ve hayat tarzını yansıtıyordu. Los Angeles’ı 16 yıl sonraki ilk Resort koleksiyonuyla kasıp kavuran Chanel, hikaye anlatımıyla Hollywood’a sağladığı katkıyı da gözler önüne sermiş oldu. Söz konusu defile için tercih edilen yer Los Angeles olunca, gümüş kumaşların hakim olduğu kombinlerle dans ve parti ikilisi yeniden gündeme geldi. Kısacası, Venice Beach’in tahta kaldırımı, patenciler, halterciler, uzun bir plaj ve gün batımlarıyla ünlü Los Angeles hayat tarzı, Chanel Resort’un bu yılki dans pisti oldu.
Dans ve modayı buluşturan bir diğer trend ise rengarenk taytların öne çıktığı balletcore’du. Balletcore daha basit düşünecek olursak, zarafete nitelikli bir renk uyumu katarak daha dinamik ve canlı hissetme yöntemlerinden biri. Sezon koleksiyonlarında bu trendi silüet oyunu olarak deneyimleyeceğimizi söyleyebiliriz. Kalpli yakalar, yumuşak renk paleti ve ipeksi dokularla özdeşleşen bu stil, dansı podyumda çok daha sofistike bir stille konumlandırıyor. Balletcore, party-girl kafasından uzak, daha gündelik seçkiler sunarken her an zinde ve dansa hazır bir tavır sergilemenin yanı sıra aslında oldukça oturaklı bir stil.
Bir başka Resort koleksiyonuyla karşımıza çıkan Christopher Kane, 80’lerin “Çalışan Erkekler Kulüpleri”nde görev yapan düzgün giyimli barmenlerin ihtişamını ironiyle hatırlatarak kadını yeniden “ilgi odağı” olarak konumlandırıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde, loş ışıklar altında bitkince poz veren modelleri, kontrast parlak ve vücudu saran kumaşlarla bezediği koleksiyonda, dansa ait keyif ve enerjiyi çağıran kıyafetlerin onları taşıdığından bihaber karakterlerin giydiği bambaşka bir hikaye olarak okuyabiliriz. Christopher Kane belki de diğer örneklere kıyasla bir potansiyelin hayal kırıklığını, görünebilen ama hissedilmeyen bir dansı nitelerken dansın, her zaman güzel bir şeçenek olsa da günün her anı dans etmenin mümkün olmadığını bizlere hatırlatıyor.
Barbie çılgınlığını da unutmayalım… Warner Bros’un en çok gişeye sahip filmi olarak henüz yerini kazanan yapım, içerdiği referanslarla popüler kültürde yeni konseptlerin habercisi olmaya devam edecek gibi görünüyor. Ken’in filmdeki önemli ve beklenmedik pozisyonuyla equestrian ve westernwear gibi trendlere aşinalığı güncelleyen film, Saturday Night Fever göndermesiyle belki de dansı ve modern erkekliği inşa eden “şov” kavramını da güncellemiş oldu. Her ne kadar erkek giyim, sadeliği ve işlevselliği şimdilerde hiç olmadığı kadar benimsemiş olsa da, hareket için giyinmek fikriyle çok daha canlı ve talepkar anti bir trend oluşturması muhtemel.
Dansın podyumdaki yerini sıcak tutacak yeni koleksiyonlar da etkilerini göstermeye başladı. Bunların dikkat çekici örneklerinden biri, Simon Miller Fall 2023 Ready-To-Wear koleksiyonu. Marka, bu sefer daha yüzyıl ortası bir havayla parti keyfine öykünüyor. Özellikle gümüş pullu pantolon takımı yeniden disko topuyla özdeşleştirmek mümkün. Simon Miller, Bauhaus estetiğini koruyarak işlevsel ve ilgi çekici bir stil harmanı sunarken tam bir “moda” çözümü sunmuş oluyor. Renklerin kullanımı Versace’nin La Vacanza’sına göre daha entelektüel ve kendi halinde bir kadından bahsediyor.
Özetle, dans yaz sezonunda çok daha büyük bir gündem olsa da bu sonbaharda da yerini koruyacak gibi. Sonbahar görünümleri çoğunlukla temel renk tonlarını kullanacak ve dans, ve onun üzerinden “ilgiyi” arzulayan, gecenin yıldızı görünümleri uzunca bir süre devam edecek!