Genel

Gender-Fluid Moda: Akışkan cinsiyetli modaya dair bilmeniz gerekenler

Gelecek akışkandır. Kuşkusuz ki moda da öyle!

Peki ya herkes istediği gibi giyinirse? Cinsiyet normlarının hala yaşamlarımızda ve kültürlerimizde derinden kök saldığı bir dünyada, bu oldukça büyük bir kitlenin kendisine sorduğu bir soru. Bunda Gen Z yani Z kuşağının moda dünyasındaki yükselen sesi de etkenlerden biri.

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, toplumsal cinsiyete dayalı moda hareketi, toplumsal cinsiyet normlarına meydan okudu. Peki cinsiyet yelpazesini yeniden düzenleyen ve cinsiyet fikrini genişleten moda anlayışı gerçekten yeni bir şey mi?

Aslında, moda endüstrisi uzmanları, gerçekte fiziksel olarak “akışkan cinsiyetli” bir kıyafetin var olmadığını söylüyor. Modaya uygun bir şekilde konuşursak, bu “hareket” daha çok bir zihin durumu.

Tüketici alışveriş davranışlarını analiz eden küresel bir trend tahmin şirketi olan World Global Style Network’ün (WGSN) kıdemli analisti Nick Paget, “Akışkan cinsiyetli veya cinsiyet içeren giysiler, teorik olarak herhangi bir giysi olabilir” diyor ve ekliyor “Kişiliğimizin bir ifadesi olarak giyimin şu ya da bu cinsiyete ait olduğu fikri, sökülmesi gereken sosyal yapı.”

Gerçekte, akışkan cinsiyetli moda binlerce yıldır var olmuştur. Yüksek topuklu ayakkabılar aslında erkekler için tasarlanırken, eski Mısır ve Yunanistan’da M.Ö. 2000’e kadar makyaj hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanılıyordu.

Yves Saint Laurent ve Catherine Deneuve

Yves Saint Laurent, 1966 yılında ‘Le Smoke’ kadın smokin takımıyla kadınlara pantolon giydiren ve sektörü sarsan tasarımcı olarak tanınıyor. David Bowie ve Grace Jones, cinsiyet normlarını yıkan ve trendleri belirleyen sanatçı ve müzisyenlerden sadece birkaçı.

David Bowie ve Grace Jones

Kuşkusuz ki moda dünyası son bir kaç yılda toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili bazı damgaları silmek için uzun bir yol kat etti. Harry Styles, ünlü bir derginin kapağında elbise giydiğinde; geleneksel erkekliğe aykırı, canlandırıcı bir duyarlılığa tanık olduk.

Lil Nas X

Sosyal medyayı kullanıyorsanız, Lil Nas X’in BET Ödülleri’nde Andrea Grossi ve Richard Quinn’in dramatik ve gösterişli kıyafetlerini giydiğini, Olly Alexander’ın BRIT Ödülleri’nde Elton John’la birlikte kloş dantel pantolon ve kombinleriyle performans sergilediğini görmemiş olmanız pek olası değil.

Son dönemin yıldız gruplarından, Eurovision birincisi Maneskin’in solisti Damiano David de genfer-fluid modanın en ünlü temsilcilerinden.

Damiano David

Son birkaç yılda, moda endüstrisinde cinsiyet-akışkanlığında büyük bir değişim gördük. Londra Moda Haftası geçtiğimiz sezonu cinsiyet ayrımı olmadan gerçekleştireceklerini açıklamıştı.

Harris Reed ve Art School gibi yeni bir genç tasarımcı dalgası sürekli olarak ikili modanın sınırlarını aşıyor ve modanın herkes için olduğunu göstermede öncülük ediyor. İtalyan moda evi Gucci, cinsiyet normlarına meydan okumaya başladı ve 2020’de akışkan cinsiyetli seçkisi MX’i piyasaya sürdü. İsveçli marka Eytys, ayakkabı koleksiyonlarındaki cinsiyet kategorisi seçeneğini kaldırarak müşterilerin sevdikleri ürünleri etiketsiz olarak daha özgürce alışveriş yapmalarını sağladı. Biz onları etiketleyene kadar kıyafetlerin ve modanın cinsiyeti olmadığına inanmak mümkün.

Gucci MX Koleksiyonu: Non-Binary Modanın Geleceği Olabilir Mi?

Hem akışkan cinsiyetli hem de unisex moda (ikisi oldukça farklı şeyler) moda kurallarını yeniden şekillendiriyor. Yine de birincisi hem kadınsı hem de erkeksi olanı kutlarken, unisex giyim koleksiyonları genellikle cinsiyeti sade renk paletlerinde bol ve kutulu giysilerin altına gizler. Ünlü hazır giyim firmaları unisex koleksiyonlar hazırlasa da, bir çoğu başarılı veya yaratıcı olmadı. Mesele hepimizin aynı şekilde bakıp giyinmesi değil, hepimizin özgürce ve güvenle istediğimizi giyebilmemiz.

Giderek daha fazla moda ve güzellik markası, olumlu değişime doğru büyük bir adım olan akışkan-cinsiyet hareketine katılıyor. Bununla birlikte, mesaj sadece bir pazarlama stratejisi değil; özgün olmalıdır. Cinsiyetsiz modaya geçiş canlandırıcı – farkındalığı artırıyor ve insanların cinsiyete bakış açısına meydan okuyor – ama bunun aslında bir trend olmadığını, birçok insan için gerçek bir hayat olduğunu da unutmamalıyız.

Trans ve cinsiyete uymayan (gnc) insanlar için bu bir tarz değil, onların kimliği. İçinde yaşadığımız dünya, sadece gerçek benlikleri olmaya çalışırken, nasıl göründüklerine veya giyindiklerine bağlı olarak sürekli yargılarla karşı karşıya kalan trans ve gnc insanlar için hala güvenli olmayan bir yer. Bu nedenle, ilk etapta bu modaya ilham veren trans ve gnc insanlar ve topluluklar için kapsayıcı bir alan ve platform oluşturmaya başlamak çok önemli. Podyumlarda, dergilerde veya kampanyalarda modellerin temsili ve görünürlüğü harika. Ancak sadece burada bitmiyor – perde arkasında da eşitliğin gerçekleştiğinden ve bu toplulukların moda endüstrisinin ve ötesindeki en üst masalarda söz sahibi olduğundan emin olmalıyız.

Bunu yapmak, yalnızca bir trendin değil, kalıcı olacak bir hareketin bir yansıması olacaktır. Modaya ve cinsiyete yeni bir bakış açısına sahip yepyeni bir nesil var. Z kuşağı bir kutuya konmayı reddediyor ve konu cinsiyet ve cinsellik olduğunda çok daha açık fikirli. VICE tarafından yapılan bir anket, Gen Z katılımcılarının yüzde 41’inin cinsiyet yelpazesinde nötr olarak tanımlandığını ve yarısının heteroseksüel dışında bir şey olarak tanımlandığını ortaya koydu. Geleneksel toplumsal cinsiyet normlarını yıkmak daha yaratıcı, özgür olmamızı ve bir cinsiyeti değil insanları görmemizi sağlar.

Farklı cinsiyet ifadelerini kabul etmek için büyüyor olsak da, daha gidilecek çok yol var. Ama geleceğin akışkan olduğunu görmek mümkün.