MODA

Optimist Moda

“Tüm bu gelecekle ne yapacağız?” Bu soru, yıllar önce Gucci Kreatif Direktörü Alessandro Michele’den gelmişti. Yaşadığımız bu belirsizlikte, üstüne düşünülmesi gereken bir soru olarak güncelliğini koruyor. Yanıtını bilemesek de moda dünyası ve yeni sezon trendleri, geleceğin ümit dolu olduğunu kulağımıza fısıldıyor.

B irkaç yıl önceydi. Alessandro Michele, Gucci 2017 – 2018 Sonbahar/ Kış koleksiyonunda “Tüm bu gelecekle ne yapacağız?” diye soruyordu. Tasarımların üstündeki slogandan, kafamızın içindeki kocaman soru işaretine dönüşen bu sorunun yanıtını hâlâ bilemiyoruz. O yıllardan bugüne değişen tek şey; artan endişelerimiz, belirsiz geleceklerimiz, toplumsal ve iklimsel krizler oldu. Moda sektörü, yeni sezon ve tasarımcılar bize bilinmezliğin ve geleceğin optimizmle bağdaştığı bir dönemin içinde olduğumuzu söylüyor. Paco Rabanne Kreatif Direktörü Julien Dossena; “Belirsizlikler insan ırkını her zaman mutsuz eder ve daha iyi bir hayat için gelecekleriyle ilgili hayaller kurmaya başlarlar” diyor ve ekliyor; “Gelecek kavramı bir kaçış planı âdeta. Şu an yaptıklarımızı, memnun olmadıklarımızı değiştirmek ve düzeltmek için bir fırsat gibi düşünebilirsiniz.

”Bilinmeyen ve nasıl olacağı tahmin edilemeyen fütürizmle ilgili her konuda farklı bir seviyede hayal gücüne sahip olmak gerekiyor. Pierre Cardin, Andre Courreges ve Paco Rabanne gibi tasarımcılar, moda dünyasına bu tanımı ekledi. Hayal güçlerini anlatabilecekleri en güçlü şekilde; tasarımlarında kullandıkları floresan tonlar, metalikler, viniller, akrilikler, PVC’ler ve aklınıza gelebilecek her türlü parlak materyalle gösterdiler. Onların farklı seviyedeki bakış açıları ancak yıllar sonra özümsenerek moda tarihinin kültlerinden sayıldı. Farklı teknikler ve materyaller keşfedildikçe sektörün fütüristik tasarımları da şekil değiştirdi. 60’larda Paco Rabanne’ın zincirlerden yaptığı elbiseyle başlayan gelecek sevdası, 90’larda Alexander McQueen’le doruk noktasına ulaştı. 2009 yılındaki son defilesi olan Platis Atlantis’teki giyilebilir teknolojik tasarımlarla, bir nevi modanın ütopik geleceğini göstermiş oldu. Bu efsanevi defileden tam üç yıl sonra, 2012 yılında Iris van Herpen’in 3D yarattığı couture elbise bize teknolojinin hayatımıza ve modaya daha ne kadar entegre olabileceğini gösterdi.

Ardından, 2017 yılında Alessandro Michele şu soruyu sordu; “Tüm bu gelecekle ne yapacağız?” Olayı soyut bir hâlden somut bir duruma; yani tüm koleksiyonuna taşıdı. Doğru ya, insan neden gelecek meraklısı olur? Bunun nedeni aslında çok basit bir insan psikolojisi. Yeni başlangıçlarla eş değer olan bir dönemde hepimiz modumuzu yükseltmek, geleceğimize umutla bakmak istiyoruz. Ruh hâlimizi yükseltmenin en kestirme yollarından biri kıyafetlerden geçiyorsa; ışıltılar, parlak kumaşlar, metalik renkler tabii ki başrolü kapacak.

‘ESCAPIST’ BİR HÂL

Özellikle 70’li yıllarda tasarımcıların gelecek algısı bugünkünden çok daha farklıydı. Bugün, gelecek için hayal kurmaktan çok öte bir moddayız. Yaşadığımız gün için endişelenmekten belki de zaman zaman hayal kurmayı bile unutuyoruz. Dolayısıyla sadece geleceği değil, geçmişin güzel ve kaygısız günlerini de sık sık düşünüyoruz. Hayal etme kapasitemiz artık kısıtlı. Asla kestirilemeyen bir gelecek için yeni vizyonlar yaratmaksa şu an için biraz zor görünüyor. Bu yüzden olacak ki, yeni sezonda bolca retro-fütüristik tasarımlar ve renk görüyoruz. Tüm bu tasarımlar gelecek odaklı materyallerle ön plana çıkıyor. Modanın sürdürülebilir tavrı her zamankinden daha çok parlıyor. Apokaliptik moddan çıkıp, bir zamanlar normal bildiğimiz her şeyin değiştiğini kabul edersek; belki de geleceğin normal bildiğimiz zamanlardan da daha iyi olabileceği ihtimali ortaya çıkıyor. Pesimistliği bir kenara iten koleksiyonlar ve arkalarındaki hikâyeler; idealizmin ve pozitifliğin altını çizen bir yeni sezon var karşımızda. Prada, Dries van Noten, Loewe, Paco Rabanne, Valentino bu sezon minimalizmi bir kenara koyup pul ve payetlerle süslü, ışıl ışıl tasarımları ön plana çıkarıyor. Bu optimistik tavrın verdiği çok açık bir mesaj var; parlayın! Sezonun öne çıkan renk paleti ise hayatın kendisi gibi beklenmedik kombinasyonlar ve alt tonlar içeriyor. Jil Sander’da hardal tonları, limon sarısıyla buluşuyor. Miu Miu’da lavanta tonları, pas rengiyle bir araya geliyor.

MODA YENİDEN ‘MODA’ OLDU

Prada’nın kreatif direktörlerinden Raf Simons; “Hepimiz yeniden dünyada var olmayı, yaşamayı istiyoruz. Modasal modumuz geri geldi ve bunu insanlarla paylaşmak istiyoruz” diyor. “Bazı şeyler yeniden yükselişte. Bazı arzular, bazı heyecanlar…” diye ekliyor ortağı Miuccia Prada. Şimdi yeniden nasıl ortaya çıkacağımızı düşünmenin zamanı. Bu sezon hangi kadın olmak istiyoruz? Geçtiğimiz yıl boyunca bastırdığımız, ev kıyafetlerinin altına sakladığımız hangi tavrı ortaya koyacağız? Bodysuit’lerle pandemi boyunca kusursuzlaştırdığımız bedenlerimizi mi ortaya sereceğiz, yoksa pul ve payetlerle yeniden ışıldamayı mı tercih edeceğiz? Kadın gücü, 2021 – 2022 Sonbahar/ Kış sezonuna hâkim olan en baskın tema. Ve bu güç etrafında şekillenen görünümler sezonun dilini, bir başka deyişle trendleri oluşturuyor. Yaşadığımız günlerin bir yansıması olan moda sektörü, kıyafetlerin çok daha ötesinde bir derinliği olduğunu da gösteriyor yine. Bir ifade etme biçimi, kişisel özgürlüğümüzü yansıtabilmenin bir yolu olarak moda, yeniden ‘moda’ oluyor.

Bildiğimiz şekilde trendlerin sonu birkaç yıl önce geldi. Artık tek bir renk, tek bir stil değil her şey; her an giyilebilir. Ana trendlerin onlarca alt gruba bölündüğü bir dönemde, açık büfeden seçer gibi sezon trendlerinden istediğinizi seçerek gardırobunuza uyarlayabilirsiniz. Günün sonunda hemfikir olduğumuz konu şu; kişisel dokunuşlar stilimizi özel kılıyor. Asıl güç işte bu özgünlük ve kendimizi istediğimiz gibi ifade edebilme özgürlüğünden doğuyor. İstersek transparan, istersek kapalı giyebiliriz. İstersek aşırı gösterişli, istersek sportif görünebiliriz. Bir şeyleri ayrıştırmadan, ötekileştirmeden var olabileceğimiz, kendi benliğimizi ve karakterimizi kıyafetler aracılığıyla ortaya koyabildiğimiz harika bir sezonla açılışı yapıyoruz. Çünkü moda özgür bırakır, hayal kurdurur.