Yönetmen Sam Levinson’un aylardır beklenen filmi Malcolm & Marie nihayet izleyicisine kavuştu. İzleyici, bol tiratlı senaryo sayesinde de John David Washington ve Zendaya yeteneğine doydu diyebiliriz. Bir ilişkinin iniş çıkışlı gecesini konu alan yapım hakkında bazı notlarımız var. Spoiler olmaması ve sizlerle aramızdaki güven duygusunun da zedelenmemesi adına yazının devamını filmi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederiz 🙂
Ayrıca Malcolm & Marie’nin yaratım sürecine dair de detaylı bilgi edinmek isterseniz haberimize göz atabilirsiniz.
Film çiftin galadan dönüp eve adım atmalarıyla başlıyor. Malcolm, başarılı bir şekilde atlattığı film galasından eve döndüğünde heyecandan yerinde duramazken, Marie muazzam bir kayıtsızlıkla mac & cheese yapmaya başlar. Film hakkında çıkacak eleştirileri merakla ve bir yandan da korkuyla bekleyen Malcolm, sonunda Marie’ye bu umarsızlığının nedenini sorar. O andan sonra Malcolm & Mary, hiç de mac & cheese kadar uyumlu bir ikili olmadıklarının sinyalini vermeye başlar.
Filmin ilk yarım saatinde içinizdeki hakim sürekli olarak “Marie haklı… Hayır Malcolm haklı… Marie?” şeklinde fikir değiştirdiyse inanın yalnız değilsiniz. Zaten bir noktadan sonra durum birilerinin haklı olması değildi; çünkü film romantik bir aşka değil, toksik bir ilişkiye ayna tutuyordu.
Gelin hep birlikte Malcolm ve Marie ilişkisinden çıkarılabilecek derslere göz atalım:
İlişkide açık iletişimin önemini unutmayın.
Filmin daha ilk başında Marie, pasif agresif tavırlarla hareket ediyor. Malcolm üstelemese problemi hiç paylaşmayacak gibi. Nitekim ilerleyen dakikalarda da Marie’nin bunu yapma ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu görebiliyoruz; çünkü karşımızda yılların birikimiyle dolmuş ve artık patlama noktasına gelmiş bir genç kadın var. Belli ki bu Marie’nin ilişkideki sorunları ilk sineye çekişi değil. Marie, ilişkisindeki sorunları biriktirip koca bir dağ haline getirmektense, açık bir şekilde iletişim kursaydı, kendisini rahatsız eden şeyleri o an dile getirseydi, beklentilerini ve duygularını ifade etseydi belki de bu dramatik gece hiç yaşanmayacaktı. Çift zafer sarhoşluğuyla eve gelecek, yemeklerini yiyecek ve bir mutluluk seksiyle geceyi sonlandıracaktı.
Bu nedenle, kalp kırıklıklarında ve kızgınlıklarda uzlaşmacı bir dille sorunları dile getirip çözümlemeye çalışmak, açık bir iletişim yolu tercih etmek en doğrusu olacaktır.
Yaralarınızı koz olarak kullanmayan biriyle birliktelik yaşayın.
Film ilerledikçe karakterlerin yaşamlarına dair de bilgiler edinmeye başlıyorsunuz. Tıpkı Malcolm’un filmini oluştururken ilham aldığı madde bağımlılığından kurtulma hikayesinin gerçekte Marie’ye ait olması gibi. Malcolm, kavga anında oldukça saldırgan bir tavırla sevgilisinin bu deneyimini koz olarak kullanmaya başlıyor. O anlarda, Marie ile sonsuz bir empati kurarak onun kadar sinirleniyorsunuz. Çünkü aslında bu durum hiçbirimize yabancı değil.
Bazı insanlar zor zamanlarınızda yanınızda olduklarında, bir noktada adeta bunu size karşı kullanmak için pusuda beklerler. İşte bunu yapmayan, “günün birinde söylediklerim ya da yaşadıklarımla beni yaralamaya çalışır mı” diye düşünmenize neden olmayan, yargılayıcı tutum sergilemeyen kişiler, hayatınızı paylaşmaya değer insanlardır.
Manipüle edilmeye izin vermeyin.
Malcolm bir noktadan sonra manipülasyona başvuruyor ve Marie’ye ruh sağlığına dair hakaretler ediyor. Zamanında rehabilitasyon merkezinde kalmış ve zor bir dönem geçirmiş olan Marie’ye ardı arkası kesilmeyen ithamlarda bulunuyor. Tüm bunların “gala sırasında Marie’ye teşekkür edilmemesi” durumundan doğması ise, izleyicide Marie’nin aksine Malcolm’un psikolojik durumuna dair soru işaretleri yaratıyor.
Çiftler, birbirlerinin hayatının çoğu detaylarını bilir ve paylaşırlar. Bu, iki tarafa da aslında bir önceki maddede bahsettiğimiz kozu sağlar. Önemli olansa, elinde koz olmasına rağmen sizi bunlarla manipüle etmeyecek, gerçek anlamda güvenebileceğiniz, sağduyulu kişileri hayatınıza katmaktır.
Teşekkürün önemi!
Filmin sonunda yatak odasındaki Marie’nin tüyler ürperten konuşması, aslında ilişkilerinde bir şeyleri hep tolere eden ve koşulsuzca destek olan kadınlar tarafından da kocaman bir çığlık niteliği taşıyor.
Malcolm başarılı bir film ortaya çıkardı. Ancak bunu, Marie’nin onun hayatını kolaylaştırması sayesinde yapabildi. Düşünmesi gereken tonlarca ufak detayı onun yerine Marie düşündü ve görünmez bir el gibi hep destek oldu. Hatta bunu o kadar alışıldık bir şekilde yaptı ki, istemeden görevi haline geldi. Hal böyle olunca da, hiçbir şekilde takdir edilmedi, minnet duyulmadı ve teşekkür edilmedi.
Konu ne olursa olsun, hayatımızdaki kişilere teşekkür etmek yapabileceğimiz en basit ama bir o kadar da etkili harekettir. Teşekkür etmek bir noktada “iyi ki varsın” anlamı taşır. Sevdiklerimizden bu mutluluğu esirgemeye de hakkımız yok, öyle değil mi?