Maria Grazia Chiuri, Tuileries Bahçesi’nin ortasında sunulmak üzere akışkan görünümlerin hakim olduğu, gelenek ile ultra modernlik arasında gidip gelen bir koleksiyon hazırladı. Koleksiyonun defilesi son derece spiritüel bir atmosferde gerçekleşti.
İçinde bulunduğumuz zor süreçte moda nasıl bir rol oynayabilir? Dior Artistik Direktörü Maria Grazia Chiuri’nin tasarımlarıyla hazırlanan İlkbahar-Yaz 2021 defilesi, derinlemesine düşünmeye bir çağrı niteliğindeydi.
Mistik Vitraylar ve İlahiler
Dışarıda acımasızca yağan bir yağmur vardı. Tuileries Bahçesi’nde kurulan çadırda ise hararet. İtalyan avangart sanatçı Lucia Marcucci’nin kolajları ile renklenen duvarların karanlığı, üzerinde dini imgelerin yer aldığı vitraylarla dağılıyordu.
Derken, 12 kadın vokalden oluşan Sequenza 9.3 podyumda belirip kökeni 18. yüzyıla dayanan, eşini ya da çocuğunu kaybetmiş kadınların tuttuğu yası ifade eden, sözcükler ve sesler labirenti niteliğindeki bir “vocero”yu seslendirmeye başladı.
Kıyafetlerin adeta kutsal bir statüye eriştiği, yarı-spiritüel bir seremoni havasının yaratıldığı defilenin mistik bir ortamda gerçekleşmesi elbette şaşırtıcı değildi. Davetliler ve izleyiciler böylelikle; zor zamanlarda tasarlanan ve yaşadığımız süreci anlatan, sorularımıza cevaplar sunar nitelikte parçalar içeren bu özel koleksiyonun görünümlerini incelerken, defilenin ruhuna rahatlıkla bürünebiliyorlardı.
Dior mirasına karşı sadakatlerini korurken yenilenen akışkan elbiseler, kimonolar, Bar ceketler, geniş kesimli pantolonlar, şortlar ve gömlek-elbiseler, olağanüstü çekicilikleriyle göze çarpıyorlardı.
Maria Grazia Chiuri koleksiyonu hazırlarken çok sevdiği yazar ve entelektüellerden, özellikle de Virginia Woolf ve Susan Sontag’dan esinlendiğini söylüyor. Bu koleksiyonla birlikte sabırla yürüttüğü anlam arayışına devam ediyor: Kelimeler ve alışkanlıkları bir araya getirirken dikkat çekici olduğu kadar duygusal bir estetikle ortaya konan bir ifade biçimi.
Dior İlkbahar-Yaz 2021 defilesini keşfetmek için foto galeriyi inceleyebilirsiniz.
