Kakülü, masmavi iri gözleri, kırmızı ruju ile ikonik bir görünüme sahip Chanel Global Makyaj ve Renk Tasarımcısı Lucia Pica ile karantina döneminde mesafeli bir şekilde – Microsoft Teams üzerinden – bir araya geldik. Güler yüzlü hâli ve sempatikliğiyle tüm heyecanımın yatışmasını sağlayan, renkli kozmetik sektörünün önde gelen isimlerinden Lucia Pica ile yeni makyaj koleksiyonu ve yaratım süreçlerine dair sohbet ettik.
Kendinizden bahseder misiniz? Makyaj Artisti olmaya nasıl karar verdiniz?
Küçüklüğümden beri moda ve makyaja ilgim vardı. Çocukken makyajın albenisi çok fazla… O sırada tabii ki bunun işim ve kariyerim olabileceğini bilmiyordum. Bunların bilincinde değildim. Okulumu bitirdikten sonra birkaç kez Londra’ya gittim. Orada çok güzel vakit geçirdiğimi, şehri ne kadar çok sevdiğimi fark ettim. Bir arkadaşım bana “Modayla ve makyajla çok ilgilisin, burada bu alanda birçok eğitim alabileceğin yer var” dedi. Kurslar ve Londra’nın moda konusunda başkentlerden biri olması çok ilgimi çekti.
Böylece kursa gittim ve 22 yaşında Londra’ya taşınmış oldum. Moda Eğitim denilen bir aylık bir programa gittim. Burada sinema, moda, makyaj ve tiyatro alanında programlar vardı. Bu bir ay süresince o kadar zevk aldım ki bunun benim tutkum olduğunu anladım. “Bu mükemmel, beni çok mutlu ediyor” diye düşündüm. Ardından çeşitli ilham kaynaklarıyla kendimi beslemeye başladım. Dergileri hep takip ediyordum ama sinemalardan, sanattan, moda dünyasından referans aramaya çalıştım. Tanıdığınız insanlar sizi bir şekilde başkalarıyla iletişime sokuyor. Deneme çekimleri yapmak için fotoğrafçılarla tanıştım ve arkası geldi.
Zamanla kozmetik mağazalarında çalışmaya başladım, makyaj artistleriyle tanıştım, onlarla birlikte çalışıp çalışamayacağımı sordum. Evet dediklerinde havalara uçuyordum, çok heyecanlanmıştım. Ta ki bir diğer makyaj artisti bana model ajanslarının listesini verene kadar… Bu noktadan itibaren moda haftaları için çalışmaya başladım. Bu aşama bana daha da heyecan verdi. “Wow bu gerçekten beni çeken ve bana enerji veren bir yer” diye düşünüyordum. Tüm bu yedi sene süren dönem içerisinde Charlotte Tilbury ile tanıştım. Onunla çalışmak istediğimi söyledim ve beni ekibine dahil etti. Birkaç sene sonra onun birinci asistanı olmamı istediğini söyledi. Bu iki buçuk sene süre boyunca çok fazla tecrübe kazandım. Tam anlamıyla günün 24 saati onunla yoğun bir şekilde çalışıyorduk. Harika, yaratıcı işler çıkaran insanlarla çalışıyorduk. Hatta Mert&Marcus’u bilirsiniz, Mert Türk. Onlarla harika bir işte çalışmıştık. Sanırım bu benim tek başıma çalışmaya başlamadan önceki kırılma noktamdı. Sekiz dokuz sene boyunca kendi kişisel kariyerimde çalıştıktan sonra Chanel tarafından fark edilene kadar birçok editoryal çekimde yer aldım. Altı senedir de Chanel bünyesindeyim. Her yönüyle uzun bir yolculuktu! (Gülüyor)
Chanel’in Global Kreatif Makyaj ve Renk Tasarımcısı olmanın ne gibi sorumlulukları bulunuyor?
Bütün sezonluk koleksiyonlar üzerinde çalışıyorum. Sezon dışındaki göz, dudak, bazı fondöten koleksiyonlarını oluşturuyorum. Moda evi, kampanya ve defilelerin güzellik görünümlerini belirliyorum. Röportajlar veriyorum, ilham arayışına çıkıyorum. Oldukça çeşitli ve kapsamlı sorumluluklarım var. Bu nedenle asla sıkılmıyorum diyebilirim. Hep öğrenecek, beni geliştirecek ve yapacak farklı şeyler oluyor. İçine girmeden önce büyük bir mücadele içerisinde olacağını bildiğiniz ancak sizi ne kadar besleyeceğini ve öğreneceğiniz ne kadar çok şey olduğunu bilmediğiniz tecrübelerden biri olduğunu düşünüyorum. Yaratıcılığınız, kişisel gelişiminiz açısından birçok şey kazandırıyor. O nedenle harika bir fırsat.
Toplantılar, seyahatler, kreatif yaratım süreci… Hepsini bir arada sürdürmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Hepsini aşama aşama yapmaya çalışıyorum. Kendime “Bu hafta buna konsantre olmam lazım” diyorum. Yaratıcı dünyama girmeye ve bana nelerin ilham verdiğini bulmaya çalışıyorum. Örneğin, çıkaracağımız koleksiyonlara bir buçuk sene öncesinden çalışmaya başlıyoruz. Sonra koleksiyon satışa çıkıyor ve onun heyecanını yaşıyorum. Ertesi hafta bir sonraki koleksiyon için çalışmaya başlıyor oluyoruz. Ondan sonraki hafta defilelerle ilgili çalışmaya başlıyoruz. Dolayısıyla her zaman anda kalmak ve yoğunlaşmak gerekiyor. Yaptığınız şeyin o anki tadını çıkarmak gerekiyor. Ancak bu şekilde kendinizi en iyi şekilde adayabilirsiniz. Eğer endişelenmeye başlar ve başka yapmanız gereken şeylere odaklanırsanız zorlanırsınız. Benim tüm bunların arasında kendime ayıracak vaktim de oluyor. Sağlıklı ve zinde kalabilmek için meditasyon ve yoga yapabiliyorum (Gülüyor)
Güzelliği nasıl tanımlarsınız?
Aslında ben de evde kaldığımız süre boyunca bunu düşünüyordum. Güzellik kavramı herkes için kişisel biliyorsunuz. Ancak günün sonunda, güzellik aslında kalbinizden hissettiğiniz bir şey. Hani bir şey görürsünüz ve yüreğinizi hoplatır, sizi iyi hissettirir… Ben bunu seviyorum, bu herhangi bir şey olabilir. Sizi içerden derinden etkileyen bir şeydir güzellik bence.
Peki, o halde bir kadının makyaja neden ihtiyacı olmalı?
Ben hiçbir zaman makyajı bir ihtiyaç olarak görmedim. Kendi güzelliğinizi artırmanın dışında tabii ki… Makyaj yapmayı neşe veren, eğlendirici bir şey olarak görüyorum. Sabah kalkıp “Of makyajımı yapmam lazım, on dakikam var!” demek yerine “Ah, şimdi makyaj yapacağım!” demeyi seviyorum. Bu kendiniz için ayırdığınız bir an. Kendinizi özgüvenli ve rahat hissettiriyor. Makyajınızı kendi rutininize göre uyguluyorsunuz, renkler kullanıyorsunuz. Canlı hissediyorsunuz. Bu size yük olacak bir ihtiyaç olmamalı, eğlenceli, heyecanlandıran ve mutlu bir an olmalı.
Bir bakıma meditatif bir etkisi de var makyaj yapmanın. Çünkü kendinizle baş başasınız, bir rutininiz var ve bunu kendinizi iyi hissettirmek için yapıyorsunuz. Makyajın kendinizde düzeltmek istediğiniz yerleri kapatmak ya da gözlerinizi daha iri, dudaklarınızı dolgun ve parlak göstermek için etkileri de var. Uygulaması da çok zor değil, saçınızı kesmeye ya da estetik yaptırmaya benzemiyor. Kendiniz için, eğlenmek için yeni şeyler denemek için yapıyorsunuz. Ayrıca tıpkı moda gibi kendinizi ifade etmeye de oldukça yardımcı oluyor. Kişiliğinizi ifade etmek için giydiğiniz kıyafetler gibi… Bu bağlamda makyaj dünyasının da aynı değerleri bulunuyor.
Ayrıca size özgüven de veriyor…
Aynen öyle. Bir de neyi neden yaptığınız hakkında fikir veriyor. Ergenken asi olmak istediğinizde eyeliner uygulamanız yeterli oluyordu. Birçok aşamadan geçtik (Gülüyor) Şimdi tamamen yalın bir makyaj yeterli, hiçbir şey sürmek istemiyorum diyebilirsiniz.
Genel olarak ilham kaynaklarınız neler?
İlham almak için birkaç farklı yolum var. Ancak en büyüğü seyahat etmek. Yeni renkler, hikâyeler yaratmak için gitmek ve arayışta bulunmak… Bu nedenle bazen seyahate çıkıyorum. Örneğin 2020 İlkbahar – Yaz Koleksiyonu için Namibya’ya gittim. Harika bir deneyimdi. Genellikle daha önceden ilişkim olduğu insanlarla çalışıyorum. Öyle olunca iş gibi değil de kişisel bir deneyim için gitmiş hissi yakalıyorum. Oraya da bir fotoğrafçıyla birlikte gittim.
Merak kaynaklı bir arayış içerisinde oluyorum. Sizi çeken ve ilham veren bir şey bulmaya çalışıyorsunuz. Neden orada olduğunuzu anlayınca, hikâye şekillenmeye başlıyor ve bütünleşiyor. Kişisel tecrübeleriniz de devreye giriyor. Tüm bunlar da renklere evriliyor. Stüdyoma geri döndüğümde, çektiğimiz fotoğraflara bakıyorum. Bana neler hissettiğini hatırlamaya başlıyorum. Fotoğraflardan seçtiğim her bir rengi nasıl bir ürüne dönüştürebileceğimizi düşünüyorum. Bilmiyorum tüm bunların Chanel’in sahip olduğu ustalığa değer kazandırdığına inanıyorum. Mükemmel bir lüks marka olarak her zaman kaliteyi, aşamaları, yaratımı düşünüyoruz.
Güçlü bir yön ve hikâyeye ihtiyacınız var. Renkleri seçerken, uygulanabilir rahatlıkla kullanılabilir olan kadınları düşünüyorum. Renkler kadar yapısını da düşünüyorum. Rahatlatıcı bir hissi var bu sürecin. Ürünlerin kullanışlı olması çok önemli. Mademoiselle Chanel’in de bu yönde bir tutumu vardı, bunu devam ettirmek istiyoruz. Kullanımı kolay, rahatlık veren ve etkili ürünler yaratmayı istiyoruz.
Renk seçimlerinize bayılıyorum. Farklı tonları, paletlerde bir araya getiriş şekliniz harika…
Öyle mi? Çok teşekkür ederim.
Yaratım sürecinizden bahseder misiniz?
Seyahate gittiğimde fotoğrafları çekmeye odaklanıyoruz. Stüdyoya geldiğimde, duvara haritayı asıyorum. Ekibimizle hangi rengin neye dönüşeceğine karar veriyoruz. Ruj mu, far mı vs… Ardından koleksiyonda yer alacak pigmentleri karıştırmaya başlıyoruz. Bu da iki – üç gün sürüyor. Bittikten sonra pigmentler laboratuvara gidiyor. Kendi formüllerine dönüştürülüyor. Ürünlerin mağazada bulunması bir buçuk sene sürüyor. Eğer seyahat etmiyorsam renk konseptine göre koleksiyonlar hazırlıyorum. Örneğin ilk koleksiyonum olan Les Rouges öyleydi. Markanın sembolleri, kodlarıyla ilişkili koleksiyonlar hazırladım. Konsepti yaratmak değişebiliyor. Önüme bir kutu koyuyorum ve “şunlardan ilham alacağım” diyorum. Zaman değişiyor, biz de değişebiliyoruz bu nedenle farklı şeyler uygulamaya açık bir yapım var.
Defileler için makyaj görünümlerini yaratma aşamaları neler?
Defileler için Kreatif Direktör Virginie Viard ile iş birliği yapıyoruz. Bir hafta öncesinde bana koleksiyonu gösteriyor, hikâyeyi anlatıyor. Yaratmak istediğimiz kadın hakkında ve makyajın ne olabileceğini düşünmeye başlıyoruz. Özellikle Chanel’de güçlü bir hazırlanma dönemi oluyor. Bu nedenle farklı modellerle makyaj uygulamalarına karar veriyoruz.
Şu anki favori makyaj trendleriniz neler?
Açıkçası makyaj trendlerine fazla ilgim yok. (Gülüyor) Ancak ışıldayan, sade bir cilt benim her zaman favorim. Yoğun cilt makyajı yavaş yavaş buna evriliyor artık. Ki buna minnettarım!
2020-2021 Sonbahar/ Kış Makyaj Koleksiyonu’nu anlatır mısınız? Bu ürünleri kullanarak nasıl bir makyaj yapabiliriz?
Kış koleksiyonumuz kadınlıkla ilgili. Koleksiyonun adı Les 4 Ombres dörtlü far paletlerimizden biri olan Candeur et Éxperience’dan geliyor. Buradan yola çıkarak kadın olmanın farklı bakış açılarını ele almak istedim. Güçlülüğü temsil edecek pembe rengi seçtim. Ancak bir şekilde biraz yıkacak ve farklı yollar ve derinlikleri keşfetmek için bej alt tonlu açık, sıcak alt tonlu pembeler, parlak pembeler, mürdüm rengini kullandım. Her zaman sıcak renklerle çalışmayı seviyorum. Daha kullanılabilir olduğu için bu renkleri tercih ettim.
Cilt tonuna da daha çok oturduğunu düşünüyorum. Bu koleksiyon ile demek istediğim; ister yalın, ister cesur olun. Kampanya modelimiz Vittoria’da punk bir görünüm yaratmak istedim. Güçlü ve cesur bu renkleri çok güzel taşıdığına inanıyorum. Ancak bazen sadece göz kapağının ortasına biraz pembe sürüyorum, gözlere ve yanaklara stick balm uygulayıp bırakabiliyorum. İstediğiniz gibi canlı bir görünüm elde edebiliyorsunuz. Les 4 Ombres far paletinden istediğiniz renkleri karıştırarak gözlerinize uygulayabilirsiniz. Ardından eyeliner’lardan biriyle üst göz kapağına ya da alt göz kapağı kirpik diplerine uygulayabilir, maskara sürebilirsiniz. Bu koleksiyonda pembe renkli stick balm’ı yanaklarınıza ve highlighter bölgesine uygulamak güzel oluyor.
Taze bir görünüm, doğal kızarmış yanaklar yaratmayı sağlıyor. Ben bazen farklı yapıları karıştırmayı seviyorum. Yani dudaklarıma bir ruj sürdükten sonra, üzerine likit ruj sürüyorum. Farklı boyutlar ve renkler yaratmayı seviyorum. Koleksiyondaki ürünler arasındaki etkileşim, bütünlüğü görmek güzel. Bu koleksiyondaki favori ürünlerimden biri Pysché Göz Kalemi. Koyu bordo rengi kirpik diplerine uyguluyorum ve gözün dışına doğru uzatıyorum. Bir diğeri olan Romance Göz Kalemi de bronz, pembe, kahverengi tonlarında bir renge sahip. Göz pınarına uyguladığınızda gözleri canlı gösteriyor. Özellikle renkli gözleriniz varsa, patlamasını sağlıyor. Gözlerimizin ön plana çıktığı ve daha çok konuştuğu bu dönem için oldukça iyi ürünler sanırım. (Gülüyor)
Sizce Covid-19’un güzellik sektörüne nasıl bir etkisi olacak?
Açıkçası bilmiyorum. Tabii ki maske taktığımız için daha çok göz makyajına odaklanacak olabiliriz. Ben kişisel olarak maske taksam da hâlâ ruj sürmeye devam ediyorum. (Gülüyor) Ama belki yüz için daha transparan yapılı ürünler kullanılmaya başlanabilir. Çok terliyoruz ve maske takıyoruz. Hayatımız biraz daha normalleşmeye başladı ve bizi nelerin beklediğini yaşayıp göreceğiz. Makyajın gücünü kaybetmeye başladığını sanmıyorum. Sadece insanlar yüzlerindeki farklı noktalara makyaj yapmaya odaklanmaya başladılar. Umarım bunu en güzel şekilde atlatırız ve kimse artık korkmaz.