Cass Bird tarafından fotoğraflanan; Andreea Diaconu, Kaya Wilkins, Jill Kortleve, Oumie Jammeh, Boyd Gates ve Anders Hayward’ın katılımıyla gerçekleşen bu proje ile marka, topluluğuna ilham vermeye devam etmek istiyor.
Coşkuyu yaşamlarımıza yeniden katmak ve en çok sevdiğimiz insanlarla beraber inşa ettiğimiz hikâyenin bir sonraki bölümünü planlamak için Mango, yeni kampanyası “Life in Bloom”u başlattı. Bu proje, birkaç aylık izolasyon sürecinden sonra enerjinin yenilendiği ve dışarı çıkıp, yakınlarımızla doğanın tadını çıkarma arzusunun güçlendiği, dünyanın bize sunduğu her şeyin hiç bu kadar anlamlı olmadığı, yaşadığımız şu anın yansımasıdır.
Intimate Dinner (Kasım 2019) gibi önceki kampanyalarda da Mango’yla iş birliği yapan ünlü moda fotoğrafçısı Cass Bird, duyarlılığı ve spontane tarzı sayesinde Şubat ayında Arjantin’de yapılan bir fotoğraf çekiminde görüntülere hayat veriyor. Bir yaz mevsiminin karelerinde sanatçı; Andreea Diaconu, Kaya Wilkins, Jill Kortleve, Oumie Jammeh, Boyd Gates ve Anders Hayward’ı ortak bir sevinci paylaşan kahramanlar olarak canlandırıyor.
Geçtiğimiz İlkbahar / Yaz 2020 kampanyasında olduğu gibi Mango, Instagram üzerinden takipçilerinin çekime katılmasını sağladı ve topluluğunun sesini dinlemeye karar verdi. Markanın takipçileri, çekim yeri, set gibi bazı özel detayları tanıma, hangi sahneleri görmek istediklerine karar verme veya yavaş yavaş tanıtılan bazı kıyafetleri ve renkleri keşfetme şansına sahip oldular.
Kadın koleksiyonunda tasarımlar, iyimserlik duyusunu uyandıran canlı renkler ve doğal kumaşlardan oluşan %100 sürdürülebilir kıyafetlerden oluşmaktadır. Bu tür tonların ve çiçek desenlerinin kullanım amacı kendimizi iyi hissetmemize yardımcı olmaktır. Koleksiyonda kırmızı, sarı ve pastel pembe gibi renkler moral yükseltirken, karpuz kollu, volan detaylı kıyafetler ve bol etek siluetleri doğanın mucizelerine atıfta bulunmaktadır. Bu kadın koleksiyonu tasarımlarının yıldızı ise poplin kumaştır.
Erkekler için ise, yine rahat tarzda ancak temiz ve çağdaş silüetler karşımıza çıkıyor. Koleksiyonda, beyaz ve bej gibi nötr renk aralıklarında safari gömlekleri, yumuşak dokunuşlu kumaşlardan yapılan tişörtler ve kombini kolay giysiler baskın durumda. Life in Bloom ayrıca, erkek koleksiyonunda da çizgili ve çiçek desenleri ile espadril veya deri sandalet gibi aksesuarların kombini sayesinde neşeli tasarımlar içeriyor.
Birlik olmak, bu dönemde kilit önem taşıyordu ve Mango da bunu, bizi topluluk olarak stil ve kültür yoluyla birleştirip sağladı. Bu izolasyon dönemi boyunca marka, takipçilerini hareketli, kendine özgü, enerji dolu bir dünyaya davet etti. The Weekly Agenda, Mango Cooks veya #MangoGirlsCalling gibi projelerde katılımcılarımız aracılığıyla takipçilerimiz, bu yeni gerçeklikte, yeni bir ifade biçimi keşfettiler. Home Sessions sayesinde de şarkıcı-söz yazarları Basia Bulat, Sophie Auster ve Carla gibi sanatçıların ve Pascal Moscheni ve Andrew Armstrong (Monarchy) gibi DJ’lerin katıldığı müzik etkinlikleriyle moral buldular. “Life in Bloom”, kampanyasının kahramanı model ve şarkıcı Kaya Wilkins, 23 Mayıs’ta bu müzik seanslarına Mango’nun instagram hesabından kendi müzik projesi Okay Kaya ile devam edecek.
Kampanyanın yıldızlarından Jill Kortleve ise marieclaire.com.tr’ye konuştu.
Modellik kariyerin nasıl başladı? Nasıl keşfedildin?
Modellik yapmaya yaklaşık 4 yıl önce başladım. En yakın iki arkadaşım The Movement Models isimli kendi ajanslarını açtılar. Moda dünyasına daha kapsayıcı bir tutum sergilemeyi amaçlayan bu ajans aslında Amsterdam’da ve dünyada gerçekten eksik olan bir konseptti.
Daha gençken bazı ajanslar benimle iletişime geçmişti ama hiçbir zaman anlaşma yapmadım çünkü bana tam doğru gelmiyordu. Benim için önemli olan, temsilcilerime gerçekten güvenebilmek ve yüzde yüz şeffaflık olması.
Model olmasaydın hangi yolu seçerdin?
Emin değilim. Tam zamanlı olarak mankenlik yapmaya başlamadan önce ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Tam zamanlı çalışıyordum ama üniversteyi bitirememiştim. Hala okula geri dönmem gerektiğini düşünüyorum. Herhalde mankenlik yapmasaydım yine aklımda bu olurdu. Ama bir taraftan da çok kolay fikir değiştiren birisiyim. Bu sebeple bu sorunun cevabı: kim bilir?
Günümüzdeki güzellik algısını nasıl tanımlarsın?
Artık bir güzellik standardının olmadığını düşünüyorum. Güzellik artık eskisine göre çok daha geniş bir konsept. Eskiden mankenler sadece güzel bir yüzden ibaret oluyorlardı. Ama artık nasıl gözüktükleri değil ama düşünce şekilleri de önem kazandı. Asıl güzellik de budur.
Bu global pandemi sürecinden sonra sence moda sektörü nasıl etkilenecek? Çok değişiklik öngörüyormusun?
Çok şeyin değişeceğine inanıyorum. Markalar bir çekimin çok daha ufak bütçelerle yapılabildiğini farkedecekler. Yaratıcı olmak için bu kadar çok şeye ihtiyacımız olmadığını anlayacaklar. Daha samimi şeyler çıkacak ortaya. Bence bir fotoğrafçının ve modelin yaratıcılığı birlikte ortaya çıkıyor
Sosyal mesafeden ne kadar etkilendin?
Herkes gibi ben de sosyal mesafeden etkilendim. Bazı günler çok hüzünlü ve motivasyonsuz hissettiğim oldu. Ama bu işin içinde hep birlikte olmamız ve herkesin aynı süreçten geçiyor olması beni çok daha az yanlız hissettirdi.
Kendi tarzını nasıl tanımlarsın?
Bu soru hakkında çok düşündüm ve aslında belirgin bir tarzım olmadığına karar verdim. Yıl boyunca değişik süreçlerden geçiyorum ve hissettiğim gibi giyiniyorum.
Mango ile ilişkini nasıl tanımlarsın?
14 yaşındayken Hollanda’nın güneyinde yaşadığım yerde kız arkadaşlarımla alışveriş yapmaya giderdik. O zamanlar da her zaman Mango’ya mutlaka uğrardım. Mango ile sanki düzgün ve uzun bir ilişkimiz var gibi hissediyorum ve bu halimizden çok memnunum.
Son koleksiyondan en sevdiğin parçalar hangileri?
Kesinlikle uzun ve dökümlü elbiseler, etekler ve takım üstleri. Kendimi o renkli ve dökümlü elbise ile çok güzel hayal edebiliyorum. Yazın Fransa’nın güneyinde (karantinadan sonra) bu elbiseyi ve spor ayakkabılarımı giyip fırından bir baget alırken kendimi görüyorum.
Mango’nun yeni ‘life in bloom’ kampanyasında yer alıyorsun. Görseller sosyal mesafeden sonra doğayla iç içe, sevdiğin insanlarla sahneler gösteriyor. Kısıtlamalar bittikten sonra en çok neyi yapacak olmak seni heyecanlandırıyor?
Şu anda ailemden uzaktayım. Bu sebeple canım istediği zaman onları görebilme özgürlüğünü özlüyorum en çok. Önceden özlediğim anda onları görmeye gidicek bir zaman bulabilirdim ama şu anda herşey çok daha zor hale geldi.
En son Paris Moda haftasında Chanel için podyuma çıkmıştın. Son 10 yılın ilk ‘curvy’ mankeni olarak yer aldın. Chanel gibi geleneksel bir moda evi kıvrımlı bir model ile çalışıyor ise bu tüm sektör için değişimin habericisidir. Sence moda endüstrisinde ne değişiklikler bekleyebiliriz? Neleri değiştirmemiz gerekiyor ?
Moda sektörü kesinlikle değişmeye başladı ama daha sadece başındayız. Bence bir farkındalık başladı ve ‘curvy’ modeller için yeni bir pazar açıldı. Fakat kıvrımlı olmayan modeller için pek bir değişiklik olduğunu söyleyemem. Hala zayıf kalmaya zorlanıyorlar ve ajanslar gerçekten sıska olmalarını istiyor. Kıvrımlı modeller artık kabul ediliyor diye tüm sektör değişti denemez.
The Movement Models isimli kayıt olduğun ajans güzelliğin klasik ideallerini değiştirmeyi amaçlıyor. Günümüzde bir mankenin başarılı olması için ne yapması gerekiyor?
Bence kim olduğun ile çok alakalı bir durum. Nasıl gözüktüğünden çok, neleri savunduğun.
Elinde ‘Self Love’ yazan bir dövmen var. Bunun anlamı nedir senin için?
Kendimi sevmek için gerçekten ne istediğimi ve hayattan ne beklediğimi düşünürüm. Bu konuda açık olmaya çalışıtım. Bazen hassas olmak sizi daha güçlü kılacaktır.