Aldatılma hikâyeleri hepimizde büyük bir merak uyandırıyor! Size aktaracağım hikâye de onlardan biri. yaşadığı mutsuz ilişkilerden sonra, nihayet aradığını bulduğuna inanan bir kadının, tek bir mail ile altüst olan hayatı aslında hepimizi ilgilendiriyor. Şimdi söz onda.
Altan ile geçen yıl bir internet sitesi aracılığı ile tanıştım. Hoştu ve birçok ortak noktamız vardı; aynı yaştaydık, ikimiz de üniversitede Grafik okumuştuk ve bir süre İzmir’de yaşamıştık. Yine her ikimiz de kreatif direktör olarak İstanbul’da çalışıyorduk. İlk randevumuzda son derece şık bir İtalyan restoranında buluştuk. Saatler su gibi akıp geçmiş ve çok eğlenmiştik. Bana dört yıl önce boşandığını, iki çocuğu olduğunu, evliyken eşiyle annesinin de bir evinin olduğu İngiltere’de yaşadıklarını ama evlilikleri yürümeyince doğup büyüdüğü İzmir’e taşındığını anlatmıştı. Daha sonra da ünlü bir yapımcının yeni şov programında çalışmak üzere İstanbul’daki bir televizyon kanalından teklif almıştı. O akşam birbirimize iyi geceler dileyerek vedalaştık. İlerleyen günlerde kendisinden tekrar görüşmemizi talep eden mailler ve mesajlar almama rağmen, iş yoğunluğu ve seyahatleri nedeniyle bir türlü bir araya gelememiştik. İlk buluşmamızdan üç ay kadar sonra Altan bir mail atarak beni tekrar yemeğe davet etti. Son anda yine iptal eder diye düşünüyordum ama öyle olmadı. Buluştuğumuzda bir öncekinden çok daha çekici geldi bana. Gözlerimin içine bakarak; ‘Seni çok düşündüm. Yanlış zamanda gelen, doğru kadın gibiydin. Son üç aydır o kadar yoğundum ki bir türlü söylemeye fırsatım olmadı. Şimdi buradayım ve seni daha iyi tanımak istiyorum’ dedi.
Bir hafta sonra bir gün arayla ikimizin de doğum günüydü ve kutlamak için Bodrum’a gitmeyi planlıyorduk. Ancak bilet alacağımız gün, Altan annesinin kalp krizi geçirdiğini ve onu görmek için Londra’ya gitmek zorunda olduğunu söyleyerek geziyi iptal etti. Doğum günlerimiz geldi geçti, döndüğü gece tekrar yemeğe çıktık ve aramızdaki bu garip ilişkiyi sahiplenmeye karar vererek ona; ‘Akşam bende kalmak ister misin?’ diye sordum. ‘Yarın olmaz mı?’ diye cevap verdi. Kısa bir süre sonra da her geceyi ya benim ya da onun evinde geçirmeye başladık. Günlerimiz mutlu ve sorunsuz geçiyordu. Birlikte yaptığımız programlar da sanki hız kazanmıştı. Ağustos ayında çok yakın bir kız arkadaşımın doğum günü için Sapanca’daki evine gitmeyi planlamıştık. Geziden önceki gece ileride arkadaşlarıyla ortak bir yapım şirketi kurmayı düşündüklerinden ve çok zengin olacağımızdan bahsetti.
Sapanca’ya başka erkek arkadaşlarımı da götürmüştüm ama herkes Altan’a bayılmıştı! Cana yakın ve kolay geçinilen bir erkekti. Oraya gitmişken Darıca’ya gitmeye karar verdiğimiz günün sabahı ise Altan biraz daha farklı uyanmıştı. Bana endişe ile bakarak sabah gelen maili anlattı. Acilen yapımcısı ile İngiltere’ye gidip programı satın aldıkları şirket ile görüşmeleri gerekiyordu. Anlaşmayı yenileyeceklerdi. Hayal kırıklığına uğramıştım ama ona destek de olmak istiyordum. Londra’da olduğu sürece de hep mesajlaştık. Şehre dair sevdiği ayrıntılardan bahsederken ben de arkadaşlarımla gittiğim yerlerin ve özlediğini umarak evimin fotoğraflarını gönderiyordum ona. Gittiği günün ertesinde ise asistanı Can mail atarak Sapanca gezimizin yarıda kesilmesine çok üzüldüğünü söylemişti. Hatta Altan’ın bir başka gezi için program yapmamı istediğini söyleyerek beni şaşırtmıştı.
İşte o zaman ona gerçekten âşık oldum. Bu yüzyıla ait biri değildi sanki. Yurtdışından kuzenim ziyarete geldiği zaman da beni şaşırtmıştı; onu yemeğe götürmüştük ve yine hesabı kendi karşılamıştı. Annem ve teyzem İzmir’den geldiğinde ise ailece yemeğe çıkmıştık ve Altan o gece anneme ‘Kızınıza âşığım!’ demişti. Bir kız arkadaşımın nişanında da aynı beklenmedik hareketle; ‘Tebrikler! Sıra bu güzel kadında’ diyerek beni öpmüştü. Sonra gözlerimin içine bakarak; ‘Seninle çok mutluyum’ demişti. Herkesin duymayı arzu ettiği sözlerdi bunlar… Kasım sonunda bana emlakçıları aramamı, istersem bir yazlık da alabileceğimi söylemişti. Hiç kavga etmiyorduk. Uyumluyduk ve ilgi alanlarımız da birebir örtüşüyordu. Kendimi fazla şanslı hissediyordum ama sonra düşündüm ki bu güzellikler pek çok insanın başına geliyor, neden benim de başıma gelmesin?
Arkadaşlarımla akşam yemeğine gittiğimiz bir gece, evlenme sırasının artık bizde olduğunu söylediler. Ben de hep Hint usulü bir düğün istediğimden bahsettim. Altan bu hayalimi reddetmedi. Sadece üç aydır beraberdik ama birbirimizin hayatına çoktan dâhil olmuştuk. Her dışarı çıktığımda yanımdaydı ve benim için değerli olan herkesi tanıyordu. Yine de beni rahatsız eden bir nokta vardı, onun arkadaşlarından ya da ailesinden hiç kimseyle tanışmamıştım. Çocukları ziyarete geliyordu ama onlarla tanışmam için çok erken olduğunu düşünüyorduk. Bir gece yapımcısı ve ortaklarıyla bir kutlama yemeği yiyecektik ki, o da son dakikada iptal oldu. Çok da üzerinde durmadım çünkü daha önce yatırımcı bir erkek arkadaşım vardı ve bu tarz organizasyonlar iptal olabiliyordu. Alışıktım… Derken bayram vesilesi ile Altan’ın çocukluk arkadaşlarıyla tanışmak üzere İzmir’e gitmeye karar verdik. Bayram yemeğini de çocuklarıyla birlikte yiyecektik ki ilk kez tanışacağımız için bu çok önemliydi. Çocukluk arkadaşlarına gelince, hepsi aynı liseye gitmişlerdi ve eski eşi de lise aşkıydı. O gün geldiğinde, arkadaşlarının hepsi bana çok iyi davranmış, artık Dilara ile beraber olmadığına sevindiklerini söylemişlerdi. Otele döndüğümüzde ona; arkadaşlarımızın sürekli ne zaman evleneceğimizi sormalarından rahatsız olup olmadığını sordum. Hiç de rahatsız değildi ama işleri ona bırakmamı söylüyordu. Ne yalan söyleyeyim o an, yılbaşında bana bir yüzük alacağını hayal etmiştim.
izmir’deki son günümüzde oda telefonu sabah saat 04:30’da çaldı. Altan bana daha önceden bir iş görüşmesi yapılacağından bahsettiği için, sabah sersemliği ile telefona çıkan kadını sekreter sanıp telefonu Altan’a uzattım. Bir süre telefonda kaldı ve sonra kapattı. Bana arayanın eski eşi olduğunu ve önümüzdeki hafta çocuklarıyla tanışmamı istemediğini söyledi. Daha önce eski eski eşinin ne kadar zor bir insan olduğundan bahsetmişti bana. Eve döndüğümüzde ise bana Londra’ya tekrar gitmesi gerektiğini çünkü işlerinin iyi gitmediğini söyledi. Evden ayrılmadan önce beni finansal olarak destekleyeceğini ve istediğim proje üzerinde çalışabileceğimi de ekledi. Cumartesi sabahı uyandığımda eski eşi Dilara’dan bir mail gelmişti. Çocuklarıyla tanışmamla ilgili kötü bir şeyler söylemiş olabileceğini düşünüyordum ama mailinde şöyle yazıyordu; ‘Altan’la hâlâ evliyiz. Sana yalan söylüyor.’
Ağzım açık kalmıştı. Nefes alamıyor, baştan aşağı titriyor ve ağlıyordum. Altan’a mesaj atarak; ‘Nerede olduğun umurumda değil, beni araman lazım’ dedim. Ondan cevap gelmeyince maili ona ileterek; ‘Bu doğru mu?’ diye sordum. Daha sonra aynı maili iki kız arkadaşıma daha gönderdim, ilki kimin doğru söylediğini araştırmamız gerektiğini söyleyerek gittiği cafe’de olayı iPad üzerinden araştırmaya başladı. Diğer arkadaşım ise avukattı. Dilara’nın; Altan’ın ilk defa çocuklarıyla tanıştırmak istediği biri olduğu için kıskançlık yapıp sinirlenmiş olabileceğini söyleyerek birilerini olayı araştırmak üzere görevlendirdi.
Yarım saat içinde elimizde Altan’la ilgili kırk sayfalık belge vardı. Gayrimenkul ve banka bilgilerine de ulaşmıştık. Pek çoğu doğru söylediğini işaret ediyordu. Peki, ya evliliği? İşte tam da o anda Dilara bana Altan’ın salonlarında otururken çektiği bir fotoğrafı göndererek Londra’da iş için bulunmadığını kanıtladı. Daha sonra da Altan; ‘Evet doğru. Çok özür dilerim ben korkunç bir insanım. Seni incitmeyi asla istememiştim, sana söyleyecektim’ yazan bir mail göndermişti çünkü telefonu eşindeydi ve Altan’ın beni aramasına izin vermiyordu. Yaşananların şoku içinde yerimden kıpırdayamadan saatlerce oturdum. Kafamda beliren tüm soru işaretleri daha sonraki karşılaşmamızda açığa çıkacaktı. Altan kredi kartlarından birini eşiyle ortak kullanıyordu. Biz İzmir’deki otel için o kredi kartını kullandığımızda banka Dilara’ya yapılan harcamayı haber vermişti. Sabaha karşı Dilara odayı aradığında ise pahalı bir otelde kaldığı için Altan’ı azarlamayı düşünüyordu ama telefonu bir kadın açınca oğlundan Altan’ın mail hesabına girmesini istemişti. Böylece birbirimize gönderdiğimiz mailleri de okumuştu. Son Londra gezisi de aslında eve gitmek için Altan’ın bir bahanesiydi ve artık eşi öğrendiği için de rahatlamıştı.
Sonraki birkaç saat boyunca sakinleşmek için antidepresan ilaç aldım. Bu haberi verdiğim ilk arkadaşımla yemeğe gidene dek bütün gün telefondaydım.
Ertesi gün bütün arkadaşlarım beni ziyarete geldi, sanki cenaze varmış gibi herkes yiyecek bir şeyler getirmişti. Her gün birileri beni arayıp nasıl olduğumu soruyordu. Berbat bir hâldeydim. Kendimi ihanete uğramış ve kullanılmış hissediyordum. İş olayı doğru muydu? (Hayır! Bana sözleşmeli olarak yapım şirketinde çalıştığını söylemişti. Oysa web geliştiricisi olarak çalışıyordu) Ev gerçekten onun muydu? (Hayır, kiraydı).
Asistanı Can gerçek miydi? (Altan bir arkadaşından o şekilde konuşmasını rica etmişti.) Böyle bir şeyi daha önce yapmış mıydı? (Bana yapmadığını söylüyordu).
Kulağa garip gelecek ama bu olay bana aşkın ne olduğunu öğretti. Daha önce hiç böylesine âşık olmamış ve bu kadar çok da sevildiğimi hissetmemiştim. Birden bire karşınıza biri çıkıyor ve mutlak bir mutluluk hissediyorsunuz. Doğal olarak da hayatınızı o kişiyle geçirmek istiyorsunuz. Üstelik bunun mümkün olmasının, onun yalan söylemesiyle de alakası yoktu. Aşkımızın gerçek olabileceği ihtimali durumu daha da üzücü hale getiriyordu. Daha önceleri seksin aşk olduğunu zannederdim ama bu kez gerçekten hem sevgilim hem en iyi arkadaşım olan birini önemsemenin ne demek olduğunu anlamıştım. Aşkın mümkün olabileceğini görmüştüm. Bu onunla değil benimle ilgili bir durumdu. Altan beni sevmişti ve bu bir yalan değildi.
Biliyordum ki bana söz verdiği her şeyi verebilecek güce sahip olsa verirdi. Birinin hayatından çıkmak için yalan söyleyen birçok kişinin aksine o, bütün bunları benim hayatıma girebilmek için yapmıştı.
Hala kendimi çok mutsuz hissettiğim anlar oluyor ama kendimi bırakırsam her şeyin daha da zor olacağına karar vermiştim. Böyle bir olaydan sonra insanın, tekrar baştan başlayabilmek adına şöyle bir kendini silkelemesi gerekiyor. Aldatılmak, kandırılmak gerçekten insanı dağıtıyor. Ayrıca başıma gelenler güven duygusuyla ilgili sorunlarımın da doğmasına sebep oldu. Yine de unutmamak lazım; bana tek bir kişi yalan söyledi diye etrafımdaki herkes yalan söyleyecek değil. İnsanlar Altan ile olan ilişkimin zaten gerçek olmayacak kadar güzel olduğunu söylüyorlardı ama neden hayatımızda gerçek bir aşk olacağına inanmayalım ki ya da harika bir erkeğin bizi seveceğine? Ben bu hikâyeden aşkın dışarıda bir yerlerde olduğunu öğrenmeyi seçtim çünkü artık varlığını biliyorum ve onu bulacağım.”