Anaslide

ECE TEMELKURAN: ROMAN YAZMAK ‘BENİ ANLA’ DEMEK

O, ilk kitabını yazdığında ben henüz sekiz yaşındaydım. Şimdi Salt Galata’da edebiyattaki 20. yılını kutlayan Ece Temelkuran ile edebiyat üzerine sohbet ediyorum. Tüm kitapları Can Yayınları tarafından tekrar yayınlanan yazarın heyecanına ortak olmak, edebiyat geçmişini kurcalamak ve tekrar bağ kurmak için sizi bir sonraki satırlara alalım. ece temelkuran   Edebiyatta 20. yılınız… Geriye dönüp tüm kitaplarınızın sayfalarını karıştırdığınızda neler hissediyorsunuz? Dünden bugüne edebiyat kaleminizin nasıl bir süzgeçten geçtiğinizi düşünüyorsunuz? Kitaplarımla ilgili ‘Ah, canım benim’ duygusunu hissediyorum. Normal zamanda insan eski yazdıklarına bakınca utanır, masanın altına girmek ister. Üzerinden yeterince zaman geçince de o duygudan sıyrılıp ona şefkat göstermek istiyormuş, bunu anladım. Gençliğime veriyorum ama bir yandan da hayranlık duyuyorum. O 23 yaşındaki kız çocuğu için ‘Vay be, ne kadar cesurmuşsun’ diyorum çünkü artık kendimi anlatmak konusunda o kadar cesur değilim. İnsanın gençken hayatla kurduğu ilişki sevmek ve sevmemekle ilgili oluyor. Büyüdükçe ittifakları değişiyor ve birçok şeyle karşı karşıya kalıyor ama ben gençken hep net olmuşum. Kendi gençliğimle ilgili hayranlık duyduğum nokta bu.   İlk kitabınız Bütün Kadınların Kafası Karışıktır’ın bir dönemle ilgili derin hatıraları var. Piyasaya çıktığı zamanki heyecanı bugün de size yaşatıyor mu? Ben zaten okurumla birlikte büyüdüm. Bu kitap yayınlandığında 23 yaşındaydım. Bana şimdi gelip ‘Gençliğimizde sizi çok okuduk’ diyorlar. Geçen yıl Seray Şahiner’in başlattığı Bütün Kadınların Kafası Karışıktır uyarlamasını, Selen Uçer bir oyuna dönüştürdü. Oyunun ilk gecesinde annem, Demet Abla, Aylin Aslım, Burçak ve Ayşe gibi o kitabı yazarken hayatımda olan, birlikte olduğum arkadaşlarım vardı. İşte o zamanki hislerimi, sahnede tekrar görünce o kadar da duygulanacağımı tahmin etmiyordum. O kadar yoğun bir duygu seli yaşadım ki, hayatımda yaşadığım en güzel gecelerden bir tanesiydi diyebilirim.   Röportaj: Selen Meçoğlu  Fotoğraflar: Selin Saral