Bora Aksu’nun Mercedes -Benz Fashion Week İstanbul’da sergilenen 2017 İlkbahar / Yaz Koleksiyonu Ege denizi kıyısındaki zeytin ağaçları ile sarılmış küçük bir kasabada büyümüş anneannesinin üzerine kurulu.
Bora’nın anneannesi 1937 yılında daha henüz 15 yaşındayken annesinin aniden hastalanmasından dolayı bütün evi omuzları üstüne almıştı; çocukluk günlerinin aniden kesilmesi ve genç bir kız için çok zorlu bir süreç olmasına rağmen hiçbir zaman şikayet etmeyen ve içindeki çocukluğu hep koruyan genç kız, fakirlikten veya zorluklardan bahsetmek yerine hep boş ve neşeli anılarla kendisini anlattı çevresine. Bahçedeki çok sevgili kedi yavruları ile oynadığı oyunlar, zeytin bahçelerinden koşarak geçmesi, rüzgarda uçurtmaları uçurduğu günler gibi.
Bora Aksu bu duygusal yolculuğa bizi renk paletiyle çıkarıyor. “Bu koleksiyon benim kalbime çok yakın çünkü koleksiyon benim anneannemin yaşama olan sevgisi ve tutkusundan doğdu. Bu koleksşyon material zenginliği olmayan ama iç zenginliği ile ve düşünce gücüyle çok fazla zorluğu yenen güçlü bir genç kızı anlatıyor. Genç kızlığında sadece tek bir elbisesi olan anneannem, yıllar sonra bile ne zaman ipekli, zengin dokumalı elbiselerle karşılaşsa uzun uzun onlara bakar ve okşardı.
Bu koleksiyonu tasarlarken sanki zaman yolculuğuna çıkıp, 1930’lara giderek anneannemin genç kızlığıyla tanışıp ona hiç sahip olmadığı ve hayal bile edemeyeceği bir gardrobu vermek istedim”
Bora’nın anneannesi 1937 yılında daha henüz 15 yaşındayken annesinin aniden hastalanmasından dolayı bütün evi omuzları üstüne almıştı; çocukluk günlerinin aniden kesilmesi ve genç bir kız için çok zorlu bir süreç olmasına rağmen hiçbir zaman şikayet etmeyen ve içindeki çocukluğu hep koruyan genç kız, fakirlikten veya zorluklardan bahsetmek yerine hep boş ve neşeli anılarla kendisini anlattı çevresine. Bahçedeki çok sevgili kedi yavruları ile oynadığı oyunlar, zeytin bahçelerinden koşarak geçmesi, rüzgarda uçurtmaları uçurduğu günler gibi.
Bora Aksu bu duygusal yolculuğa bizi renk paletiyle çıkarıyor. “Bu koleksiyon benim kalbime çok yakın çünkü koleksiyon benim anneannemin yaşama olan sevgisi ve tutkusundan doğdu. Bu koleksşyon material zenginliği olmayan ama iç zenginliği ile ve düşünce gücüyle çok fazla zorluğu yenen güçlü bir genç kızı anlatıyor. Genç kızlığında sadece tek bir elbisesi olan anneannem, yıllar sonra bile ne zaman ipekli, zengin dokumalı elbiselerle karşılaşsa uzun uzun onlara bakar ve okşardı.
Bu koleksiyonu tasarlarken sanki zaman yolculuğuna çıkıp, 1930’lara giderek anneannemin genç kızlığıyla tanışıp ona hiç sahip olmadığı ve hayal bile edemeyeceği bir gardrobu vermek istedim”