Röportaj

MIRANDA İLE BAŞBAŞA

Mango kampanyalarının birkaç sezondur yüzü olan MIranda Kerr ile New York’ta buluştuk ve modayı, sağlıklı yaşamayı, süper kadın olmanın sırlarını konuştuk. MIRANDA KERR Miranda Kerr; ‘Dünyanın en popüler modellerini sıralayın’ desek, çoğu kimsenin ilk üçünde yer alacak bir isim… Modelliğin şartı mükemmel bir vücudun yanında kendine özgü güzellikte bir yüzü ve gözünüzün ta içine bakan, masmavi gözleri var. Dünyada hazır giyimin en önemli oyuncularından olan İspanyol marka Mango’nun bir yıldır kampanya yüzü de o. Kendisinden bir önceki yüzün Kate Moss olduğu düşünülürse, bu kampanyanın Kerr’in kariyeri için ne denli önemli olduğu da anlaşılır diye düşünüyorum. New York’un en güzel otellerinden The Gramercy Park’ta buluştuk Miranda Kerr’le… Elbette hepsi Mango tasarımı boyfriend jean’i, bir beden büyük gri ceketi ve botuyla sezon modasını bir bakışta özetleyen bir görünümü vardı. Bir de doğal hali en az şaşaalı fotoğrafları kadar güzeldi. Kerr; samimiyeti ve zekâsıyla doğrusu beni etkiledi…

Öncelikle sezon modasından bahsedelim. Bu kış koleksiyonlarda grunge ve punk etkisi baskın ama kadınsı bir dokunuşun izleri de var. Siz bu trend’leri gardırobunuza nasıl adapte ediyorsunuz?

Sezonun look’larını kendi tarzımla bir araya getirip eğlenmeyi seviyorum ama baştan aşağı tek bir trend’in esiri gibi görünmekten de kaçınıyorum. Bence en doğrusu anahtar bir parça seçip tarzınızı ona göre şekillendirmek. Ayrıca aksesuarlar bir trend’le tanışmanın bence en kestirme ve risksiz yolu. Herhangi bir tarzı kendi gardırobunuza nasıl adapte edebileceğinizi kestiremiyorsanız en doğrusu aksesuarlardan başlamaktır. Bu sezon maskülen ve punk çizgide müthiş çantalar, ayakkabılar ve bilezikler var.

Met Ball için punk esintili bir tasarım seçmiştiniz. Bu kış tercihiniz punk’tan yana olacak diyebilir miyiz?

Doğru, ilhamını punk’tan alan kıyafetler bu kış her yerde. Ben de Mango’dan harika anahtar parçaları gardırobuma ekledim ve bunları döne döne giyeceğimden de eminim.

Dress for success; yani ‘başarı için giyinme’ formülünüz ne?

Bence beden tipinizi iyi bilmek ve içinde kendinizi rahat hissettiğiniz parçaları seçmek çok önemli… İş toplantım varsa seçimim diz altı kalem etekler, zarif bir bluz ve çok şık ayakkabılardan oluşan klasik bir görünümden yanadır hep. Yanıma da muhakkak zamana meydan okuyan bir tasarıma sahip bir çanta alıyorum. Benim için en önemlisi kendimi manen iyi hissetmem aslında. O yüzden önemli bir toplantım varsa kaliteli bir uykunun, sabah besleyici bir kahvaltının ve 20 dakika da olsa spor yapmanın önemine inanıyorum. Bu sadece fiziksel olarak iyi hissetmemi değil, zihinsel olarak da güne konsantre olmamı sağlıyor.

Sizi neler mutlu ediyor?

Oğlumun kahkahasını duymak… Onunla açık havada olmayı da çok seviyorum. Çiçeklerin, kelebeklerin ve kuşların güzelliğinden ve sadeliğinden ikimiz de bir hayli keyif alıyoruz. Ayrıca müziği de seviyorum. Evde müziğimizi sonuna kadar açar ve dans ederiz. Büyükannem ile piyano çalmak da benim için özel bir keyiftir. Tüm bunlardan büyük mutluluk duyuyorum.

Anne olmak size ne öğretti? Tarzınızı nasıl etkiledi?

Öncelikle sabırlı olmayı  ve zamanımı etkin kullanmayı öğrendim. Tarzım da eskisine göre daha rahat, ne de olsa peşinden koştuğum iki yaşında bir oğlum var. Bu yüzden topuksuz ayakkabı koleksiyonum da giderek genişliyor.

Sırada bekleyen hangi projeleriniz var?

Modelliğin yanı sıra sertifikalı organik kozmetik markam KORA Organics’in global açıdan büyümesiyle ilgileniyorum. Artık Net-a-Porter’de de varız, Japonya’da da. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mağaza sayımızı da artırıyoruz. Ayrıca ikinci kitabım Empower Yourself; ilk kitabım Treasure Yourself’in ardından Noel öncesi kitapçılarda olacak.

Bu sezon gardırobunuza mutlaka ekleyeceğiniz parçalar hangileri? New York’ta yaptığınız Mango çekiminden en sevdiğiniz beş tasarımı sıralamanızı istesem, neleri seçerdiniz?

Klasik, maskülen kesimli blazer, denim pantolonla giymek üzere ekose bir gömlek, boyfriend jean, bilekte biten topuksuz bot, uzun Çingene tarzı bir elbise…

Sizce hazır giyim sektöründe Mango’nun yarattığı fark nedir?

Birkaç sezondur Mango ile çalışıyorum ve her sezon diğerine tamamen farklı mood’da tasarımlar üretebilmelerini çok seviyorum. Geçtiğimiz sezon feminen, seksi ve romantik kıyafetler vardı. Bu kış ise konuştuğumuz gibi cool, punk kıyafetler… Daha önce kampanyalarında Penélope Cruz, Kate Moss yer alırken şimdi marka yüzü benim ve bu denli farklı kadınları aynı çatı altında buluşturabilen bir marka olmasını da takdir ediyorum. Koleksiyonlarında çalışan kadınlar için de gereken her şey var. Her kadına hitap etmeyi başaran Mango ile bir araya gelebilmek bu yüzden beni çok heyecanlandırıyor.

Sizce modanın hayatımızdaki fonksiyonu ne?

Bence moda kendimizi ifade edebilmenin en keyifli yollarından biri. Eğlenerek giyinmek gerekir… Ortaya koymakta zorlandığınız bir yanınız varsa, kıyafetler aracılığıyla başarabilirsiniz bunu.

İşlerini yakından takip ettiğiniz tasarımcılar kimler?

Moda dünyasında sürekli bir değişim hâkim. Carine Roitfeld’in kendi başına devam etme kararı almasını etkileyici buluyorum. Üstelik kendisine karşı olan pek çok kişi olmasına rağmen! Tutkusundan ödün vermemesini ve kendine sadık kalmasını takdir ediyorum. Ayrıca Nicolas Ghesquière’nin ne yapacağını da merak ediyorum. (Röportaj sırasında tasarımcının Louis Vuitton’un başına geçeceği dedikoduları henüz ayyuka çıkmamıştı.) Bence o bir dahi! Kendisine bayılıyorum.

Mango kampanyası sırasında en beğendiğim moda fotoğrafçıları olan Inez Lamsweerde ve Vinoodh Matadin ile çalıştınız… Kampanyada sizi her zaman görmeye alıştığımız halinizden farklı bir şekilde ortaya koyduklarını düşünüyorum. Bir topmodel değil de beraber zaman geçirmeyi ya da dostluk kurmayı isteyeceğiniz bir kadın var fotoğraflarda.

Evet; haklısınız… Saç ve makyajı bu denli sade tutmalarının çok doğru olduğunu düşünüyorum. Fotoğrafların genelinde de cool bir tavır var. Bu çizgi de tamamen Inez ve Vinoodh’un etkisi. Kendi aralarındaki ilişki de, modelle kurdukları ilişki de mükemmel. Son iki kampanyada birbirinden tamamen farklı iki Miranda’yı bulabilirsiniz. Benim için de çok eğlenceli bir çalışmaydı.

Paparazzi’lerin en sevdiği yüzlerden biri olarak sokak giyiminde neleri önemsiyorsunuz?

Kıyafetlerin kırışmayan kumaşlardan yapılması çok önemli benim için. İçinde rahat etmek de öyle. Bir de topuklu ayakkabı giydiğiniz an farklılaşan tasarımları son derece pratik buluyorum.

Size ilham veren kadın kim?

Kesinlikle büyükannem! Yetişirken beni en etkileyen kişi oydu. Kocaman bir yüreği olan, güçlü bir kadın. Çok dürüst, direkt ve eğlenceli biri. Kendini taşıyışı, özgün tarzı da hayli etkileyici. Dört çocuğu ve bir sürü de torunu var. Bana yemek yapmayı o öğretti. Dedemle birlikte organik sebze yetiştirdikleri bir bahçeleri vardı. Nefis mavi gözleri vardır. Her sabah kalem çeker ama asla maskara sürmez, biraz da pembe ruj! Kıyafetlerini mutlaka tadilata verip kendine uygun hale getirir. Audrey Hepburn tarzı kısa paçalı pantolonlar ve evin içinde bile olsa kısa topuklu ayakkabılar giyer, bacakları da çok güzeldir. Ben büyürken çok paramız olmamasına rağmen, büyükannem her daim şık ve bakımlı görünürdü. Çok da güzel piyano çalar. Ben de çalıyorum ama onun kadar iyi olduğumu söyleyemem.

Söyleşinin başında sertifikalı kozmetik markanız KORA’dan bahsettiniz.

Evet; ben Avustralya’da ve ABD’de yaşam koçluğu eğitimi aldım. Sertifikam var. Meraklı bir insanım… Büyükannem bana beslenmenin önemini küçükken öğretti. Ayrıca beni organik kozmetik ürünlerimizin temel maddesi olan ‘noori’ ile de o tanıştırdı. Büyükannem her zaman elinin altında aloe vera, yeşil çay, noori bulundururdu. Noori’nin içeriğinde 170 farklı vitamin ve mineral var. Toplam 21 tane olan ürünümüzün tamamı noori içeriyor. İçten ve dıştan hücreleri canlandırmaya yönelik ürünlerimiz var. İçecek de üretiyoruz. Faydalarını şahsen deneyimlediğim bir madde Noori. 12 yaşımdan beri içiyorum da. Ben markanın kurucusu ve direktörüyüm. Avustralya; organik ürünlerle ilgili gelişmelerin çok yoğun yaşandığı bir ülke. Biz de çok iyi bir laboratuvar ile çalışıyoruz.

Elinizi sağlıksız hiçbir şeye sürmediğinizi söyleyebilir miyiz?

Ben dengeye inanıyorum. Hiçbir zaman ‘asla’ demem. Kendim için neyin iyi, neyin kötü olduğunu tayin etmemi sağlayan bir eğitim aldım. Yüzde 80 sağlıklı, yüzde 20 kaçamaktan oluşan bir beslenme tarzım var. Arkadaşıma yemeğe davet edildiğimde şarap da içerim, normalde yemediğim bir şey servis edilirse onu da yerim. Hayat yaşamaya değer ve fazla katı olunmaması gerektiğine inanıyorum.

Peki, moda ve sinema dünyadasında giderek daha çok Avustralyalı görüyor olmamızı nasıl açıklıyorsunuz? Avustralyalılar bu kadar sıcak ve cool olmayı nasıl başarıyorlar?

Bence İspanyollar da öyle… Biz öncelikle çok çalışkan insanlarız. Nefis bir coğrafyada yaşamaktan dolayı da çok mutluyuz. Kendi aramızda hayli sert insanlar olduğumuz söylenebilir. Biliyorsunuz, tarihimize bakacak olursanız aslında hepimiz kanun kaçağıyız! Sanırım insanlarla kolay ilişki kurabilmemizde farklı ulusların, ırkların karışımı olmamızın da olumlu etkisi var. Bir de dünyanın geri kalanından o kadar uzaktayız ki… O yüzden kendi topraklarımızdan ayrıldığımızda başarılı olabilmek için çok çalışıyoruz.