Sağlam duruşunun ardında kırılgan bir kadın olduğunu kabul ediyor. Gamze Özçelik. Kırılgan ama güçlü… Belli ki ‘kötü’ her şeyi geride bırakmış ve yeni bir sayfa açmış. Fatih dizisinde oynuyor, X Factor’de sunuculuğa başlıyor, onu mutlu eden biriyle beraber ve en büyük hayali üç buçuk yaşındaki oğlunun büyüdüğünü görmek.
Gümüşsuyu’nda bir süitteyiz. Çekim bitmiş, herkes toplanıyor. Gamze Özçelik saçlarını yandan örmüş, başına kasketini takmış, yatak odasında fotoğrafçı Tamer Yılmaz’la sohbet ediyorlar. Odaya giriyorum. Tamer; “Gel burası serin, burada yapın röportajı” diyor. Hatta yatağın bir ucuna yayılıp; “Bak böyle yap rahat rahat” diyor en eğlenceli haliyle. Moda fotoğrafçılarının pirini yakalayınca, anında konuyorum yatağın öbür ucuna. Gamze’yi 16 yaşından beri tanıması bulunmaz nimet benim için.
Gamze 16 yaşındayken nasıldı?
Tamer Yılmaz:
Okuldan çıkıp çekime gelirdi. Kareli bir eteği vardı diye hatırlıyorum.
Gamze Özçelik:
Evet, kareliydi bizim forma.
T.Y.:
O dönemler modern, değişik bir yüz arıyorduk, zordu iyi model bulmak. Şahane gelmişti.
G.Ö.:
O zaman evet, sevmişlerdi beni. Bir ayda üç dergiye kapak olduğumu bilirim.
Değişti mi o günden bugüne?
T.Y.:
Ben bir şey söyleyeyim mi, çok değişmedi. Değişmeyen tiplerden o. Bebe yuvarlaklığı vardı yüzünde o kadar. Sonra o da gitti.
Zor olmuyor muydu o yaştaki biriyle çalışmak?
T.Y.:
O zaman da sakindi. Gelir, işini yapar giderdi. Ne istersen de yapardı.
G.Ö.:
(Gülerek) Emir eri!
T.Y.:
Ay ben bu kıyafeti giymem filan yok öyle bir şey!
G.Ö.:
Profesyonel bir yapım vardır. Oyunculukta da öyleyimdir. Çok zor şartlarda dahi çok fazla sesim çıkmaz ki kolay değildir bizde dizi oyuncusu olmak.
Kapı çalıyor, moda editörü Hakan Öztürk içeri giriyor. Önce Tamer’e takılıyor yanımızda duruyor diye. Sonra Gamze’yi ilk kimin çektiğini tartışıyorlar. O da önce kendisinin çektiğini düşünüyor ama sonra Sedef Delen konusunda hemfikir oluyorlar. Hakan da Gamze’nin hiç değişmediğini söylüyor; “Saç şekli ve rengi değişti o kadar. Hiç göstermiyordu ama bayağı poz veriyordu. Bakışları ve yüzü çok güçlüydü; bazen vücudu ne yapıyor, nasıl duruyor bakmıyorduk bile. İnsan direkt yüzüne odaklanıyordu.”
Bir müddet daha gülüp eski günleri yâd ettikten sonra Gamze’yle baş başa kalıyoruz. “Herkes benim kadar şanslı olamıyor. Bu sektördeki en iyilerle çalıştım. Kısmet!” diyor arkalarından. Yatağa iyice yerleşiyor, bağdaş kuruyor ve komodinin üstünde bulduğu bir kâğıdı alıp başlıyor ufak parçalara ayırmaya. Röportaj boyunca da o kâğıtlarla oynuyor, onları avuçlayıp avuçlayıp tekrar yatağa saçıyor. Yüzünde tarif edemediğim, sonraki 40 dakika boyunca da hep anlamaya çalışacağım bir ifade beliriyor. Mesafeli mi, temkinli mi, kırılgan mı yoksa çok mu güçlü tam çözemiyorum. Yıllardır pek röportaj vermediğini, vermeyi kabul etmediğini; bu çekimi de yeni başlayacağı Fatih dizisinin yüzü suyu hürmetine verdiğini düşünecek olursak, bu çok normal. Normal normal olmasına da beni bir endişedir alıp gidiyor. İlk soruyu içimden kendime soruyorum; Bu röportaj nereye varacak? Cevap veremiyorum tabii ki!
Doğum tarihini görünce çok şaşırdım. Meğer ne kadar küçükmüşsün bu sektöre girdiğinde.
(Gülüyor) Neredeyse 15 yıl olmuş. 30 yaşındayım şimdi.
O halde 20 yaşındayken epey ünlüydün.
Tabii, bayağı… Çok garip şekilde bu sektörde çalışmaya başladığım anda hemen tanındım ama çok da çalıştım. Ben bile çoğu zaman hatırlamıyorum yaptığım işleri.
Röportaj vermeyi pek sevmediğini de biliyorum.
Evet ama Marie Claire farklı benim için… Magazinselleşebiliyor röportajlar, o yüzden çok haz etmiyorum. Bir de kendimi anlatmayı çok sevmem ben, utanırım. (Gülüyor) ‘Gerek yok’ diyorum.
Tedirgin misin şu anda?
Yo, bu sefer hiç öyle bir duygu hissetmedim. Gayet rahatım.
Anlaştık o zaman. Yıllar sonra yeni ve farklı bir diziye başlıyorsun. Neler hissediyorsun?
Bir dönem çalışmasında rol almayı hep çok istemiştim. Yabancı dönem dizilerini de mutlaka takip ederim. Biraz evrene enerji yollamışım gibi oldu. Özellikle bu kış çok izledim; Game of Thrones ya da Pillars of the Earth gibi. Bakalım inşallah alnımızın akıyla çıkarız. Ben umutluyum.
Bir cariyeyi oynayacağın söyleniyor, doğru mu?
Çiçek Hatun’u canlandırıyorum. Fatih Sultan Mehmet’in en genç kadını biliyorsunuz…
Nasıl biriymiş Çiçek Hatun?
Fatih Sultan Mehmet’e deli gibi âşık. Sekiz, dokuz yaşlarında Cem adında bir oğlu var. En büyük derdi de onu korumak. Bunun için savaşıyor. Dramatik, altyapısı sağlam bir karakter. Özünde kötü değil ama yeri geldi mi çocuğu için ne gerekiyorsa yapıyor.
Bugüne dek canlandırdıklarından farklı bir karakter. Biraz daha zorlu olacak mı sence?